ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Sevgili şair dost Dinçer Demirel bir şiirinde şöyle der;
Ömür dediğin nedir ki gülüm
Kundakla kefen arasında geçen zaman…
Zaman dur desek de, isyan etsek de gelip geçiyor. Bir söz vardı kaynağını araştırdım ama bulamadım ama bir şekilde hafızama yer etmiş bu satırları yazmayı düşünürken aklıma geldi. ‘Gelmiş geçmiş en büyük krallık zamandır. Çünkü o hep galip gelir.’ Gibi bir şeydi.
Bildiğimiz bir şey var zaman akıp gidiyor, kimine göre su gibi. Kimine göre kum saatinin taneleri gibi. Ama geçiyor işte. Mesele zamanın geçmesi değil aslında. Mesele zamanın nasıl geçtiği. Ömrün nasıl tükendiği. Ya da nasıl tüketildiği. Son iki cümle arasında ciddi fark var. Biri tükenmek, diğeri tüketmek. Yani olumlu bir şeyler bırakıp, istem dışı zamanın akışını kontrol etmeden her anı dolu dolu arkadan insanların gülümsemesi ile veda ederek zamanın tükenmesi. Diğeri zamanı boş, ve boş, ve boş geçmesi. Arkada zar zor yarısı bile dolmamış yarım yamalak bir A4 kâğıt sayfası bırakıp zamanın tüketilmesi.
Geçen hafta bir yazı okudum üstat diye nitelendirdiğimiz, önemli bir gazetenin önemli bir köşesinin önemli bir yazarı aşktan sevgiden bireylerin doğru ilişkileri bulup bulamalarından bahsetmiş ama ban göre satır aralarında kalan daha önemli bir şey vardı. Diyor ki; Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. işte! Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor. Demiş. Ee. Doğru demiş.
Zamanı doğru tüketmek çok önemli. Sevgiyle, aşkla, ardımızda iyi şeyler bırakıp gitmek çok önemli. Borcu ödemek çok önemli. Bu nefesin, bu sesin. Kalem tutan bu elin, üreten beynin, bileğin, borcunu ödemesi çok önemli. Seneca’nın bir sözü vardın benim hayat felsefem haline gelmiştir bu düstur; ‘Öldükten sonra da yaşamak istiyorsan, ya yazılmaya değer şeyler yap, ya okunmaya değer şeyler yaz.’
İnsan yazamaya bilir. Ardından kendini yazdıracak, eserler bırakacak bir makamı da olmaya bilir. Ama yinede öldükten sonra yaşayabilir. Yani hoş bir seda bıraka bilir. Doğru bir evlat yetiştire bilir, eşini dostunu gerçekten adam gibi seve bilir, doğru inançlı, sadaka veren, paylaşan biri olabilir. Parası varsa okul yaptırabilir. Yoksa ağaç dikebilir. Hiçbir şey yapamasa en azından seve bilir, bir öksüzün, yetimin başını okşaya bilir, en azından gülümseye bilir… Gülmesini bilmeyen dükkân açmasın der ünlü bir senarist ve yapımcı.
Zaman madem akıp gidiyor zamanı doğru yaşamalı, tüketmeden tüketmeli zamanı.
Madem bir şiirle açtık bir şiirle kapatalım değil mi? Âcizane doksanlı yıllarda kendi karaladığım bir şiirdir ‘Zaman’… Kalın sağlıcakla.
Kimi için zaman önemsiz, geçerse geçsin,
Kimi için zaman her şey biraz daha olsa keşke,
Kimi için sevgiyle gelen bir şey,
Kimi içinse geçmeyen bom boş saatler,
Kimi içinse zaman sevgiliye ulaşma hırsı,
Kimi içinse zaman öğütülmesi gereken bir şey,
Kimi içinse zaman zaten geçmiş,
Bir avuç toprak bir karış mermer parçası…