”Türk’ün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk” Romanının Yazarı Hani Astolin ile Röportaj | BCA Times




  ÖNE ÇIKAN HABERLER

”Türk’ün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk” Romanının Yazarı Hani Astolin ile Röportaj
Eklenme Tarihi: 18 Ekim 2020, Pazar 20:21 - Son Güncelleme: 20 Ekim 2020 Salı, 00:37
Font1 Font2 Font3 Font4



”Türk’ün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk” Romanının Yazarı Hani Astolin ile Röportaj
Yazarlar,  karşı çıkışların olacağı, atılganlık ataklık korkusuzluk gerektiren başkaca özellikli, söylenemeyenleri söyleyebilme işini yapmaktadırlar. 

Serrra ErdoÄŸan : Merhaba, ilk olarak kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz? 

Hani Astolin : – Hani Astolin, takma adını kullanarak yazıyorum.  

Denizli- Çal- Ä°sabey doÄŸumluyum.  

ÖÄŸretmenlik ile eÄŸitim yöneticiliÄŸi olmak üzere kırk yıl çalışma yaÅŸamım oldu. Yazmak, resim yapmak, gezmek sevdiÄŸim uÄŸraÅŸlar oldu. 

Ancak Türkçe sözlerin; göksel döngülerin dansı gibi olan geçit törenine ilgim tutkuya dönüÅŸtü. 

Sırasıyla;  

Tanrının Göksel Çocukları; 

GüneÅŸin Dili; 

Türkün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk; 

Romanlarının doÄŸması dışında, Åžiiryum adlı ÅŸiir kitabımın yayına verilmesine yol açtı. 

… 

Serra ErdoÄŸan : Neden, yazar adı "HANÄ° ASTOLÄ°N" ? 

Hani Astolin : Bu soruyu nedense çok soruyorlar. Sanatçıların, yazarların pek çoÄŸu, kendilerini sınama aÅŸamasında takma ad kullanırlar. Bunun birçok nedeni olabilir.  

Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam, romanını okurken, yaÅŸam öyküsünde üç ayrı adla ödül aldığını okudum. 

Yazarlar,  karşı çıkışların olacağı, atılganlık ataklık korkusuzluk gerektiren baÅŸkaca özellikli, söylenemeyenleri söyleyebilme iÅŸini yapmaktadırlar.  

Bu nedenle iÅŸyerinden ya da yakın uzak çevresinden gelen sorularla, tepkilerle uÄŸraÅŸmak, erk kaybetmek istemiyor olabilirler. 

Bir çoÄŸu için, ad çok da önemli deÄŸildir, aradıkları yaptıklarının anlamıdır.  

Daha da ötesi, bir görüÅŸe göre, kiÅŸinin teni bin kez yeryüzüne baÅŸka kimliklerde doÄŸsa bin ad alsa da, onun tüm yaptıklarını kapsayan tek bir tini onun da tek bir evrensel adı vardır. 

Kendi adını, ses tınısının tadı, anlam etkisi açısından güzel bulmuyor da olabilir. 

BaÅŸka nedenler, baÅŸkaca arayışlar, aldığı duygular, bilinmez gizemli yanıtlar da olabilir besbelli. 

Hani Ast Ol Ä°n… Bu dört sözcük Türkçedir… Türkçe kök sözcüklerimiz yabancı gibi gelen yeni sözcüklere alt yapı olmuÅŸtur kırıla karıştırıla birleÅŸtirile, anlamı içinde olan yeni sözcükler üretilmiÅŸtir diye bir kuram da var…  

Adı hani, "Atatürk’ün ilgilendiÄŸi.  

 “GüneÅŸ Dil Kuramı" Olan.  

… 

Serra ErdoÄŸan :  Kendinizle, takma yazar adı olarak kullandığınız Hani Astolin arasındaki ayrılıklar neler ? 

Hani Astolin : KiÅŸilerin başına gelen, yaÅŸamın içinden örneklemeler kullanarak anlatayım bunu. 

Ben, burada sürünürken, kendimi bundan kurtaramıyorken Hani Astolin sürünenlerin kurtuluÅŸunu anlatıyor. 

Ben, burada acılar, savaÅŸlar, salgınlar arasında kıvranırken, Hani Astolin ÅŸen ÅŸener bir öykü yazıyor. 

Ben, üçüncü, dördüncü aÅŸamada bireyler arasında yaÅŸayıp, ÅŸu kiÅŸi bu kiÅŸi dedikodusu ortamında yaÅŸarken, Hani Astolin’in seçtiÄŸi konular derin düÅŸünceler içeriyor. 

Ben,  yoksulluk, yalnızlık, yarın ne olacak kaygısında kıvranırken Hani Astolin sarayda yaÅŸananlar üzerine. 

Ben,  evimden çıkmıyorken, kendi iliÅŸkilerimi çözemiyorken Hani Astolin evrenler arasındaki iliÅŸkileri, baÅŸka gezegenlerdeki yaÅŸamı doÄŸal güzellikleri aktarıyor, geziyor da geziyor.  

Ben, Hani Astolin için uÅŸaklık yaparken, sövgüleri ben göÄŸüslerken geleceÄŸe Hani Astolin kalıyor. 

Ben ne yapacağımı bilemez, elimden bir ÅŸey gelmez olduÄŸunu bile bile, düÅŸünüp tasalanmaktan kendimi alamadığım konulara, yararlı olmak adına dokunmaya çalışırken bin bir bölçeÄŸe bölünmüÅŸ, dağılmışken, Hani Astolin parmağını oynatmadan bütünlüÄŸünü koruyor. 

Ben, bezgin, usanmış, yıldırılmış olmamak için direnmekten aÄŸrılar çekerek ölüm kapısından çıkmaya yürürken, Hani Astolin tüm görkemi, mökkemliÄŸi ile o kapıdan girmiÅŸtir bile.  

Ben üzgünüm, içim acıyor, gözyaşı olmadan, kimi gülme biçiminde kuru kuru aÄŸlıyorum. Hani Astolin umursuz, üzüntü, sevinç nedir bilmiyor, kimseye imrenmiyor, aÅŸağılık duygusu nedir tatmamış, olan tüm neyler olması gerekendir deyip çıkıyor. Bir de üstüne üstüne sen olmasaydın ben olmazdım demiyor mu, Hadi çık iÅŸin içinden. Sanırım biz aynı kiÅŸi deÄŸiliz. 

… 

Serra ErdoÄŸan : Aile bireyleri, yakın tanıdıklarınız roman kahramanlarında biçim alıyorlar mı? 

Hani Astolin : Hayır, romanlarımda, kiÅŸiye eÅŸlik etme deÄŸil, anlatmak istediÄŸim olaya, konuya, düÅŸünceye eÅŸlik eden bireyler; olması gereken özellikleriyle ortaya çıkar. Onlar tanıdığım kimselere benzemez. 

… 

Serra ErdoÄŸan : Romanlarınızda konulara, olaylara eÅŸlik eden konuÅŸmaları nasıl belirliyorsunuz ? 

Hani Astolin : Bu ilginç, çevremde dinlemediÄŸim bir konuÅŸma, baÅŸka birinin izlediÄŸi bir yayın, açık oturum, yanımdan yürüyerek geçen birinin konuÅŸması, bir yetkilinin topluma yaptığı bir konuÅŸmadan kulağıma bir tümce çarpar, ortadan sıradan bir tümce. Sanki o tümce bana bunu al kullan diye duyurulmuÅŸ bir tümcedir. Dallanıp budaklanır çiçek açar ya da dalgalanır döner bir burgaç olur derinlere çeken bir konu çıkar. Atasözleri, güzel sözler, ÅŸiirler, gülütler, okuduÄŸum kitaplardan etkilendiÄŸim beni tetikleyen, ne varsa deÄŸerlendiririm. 

Birde benim dışımda bir durum var, uykunun son evresinden kalanlar, uyku boyunca onu düÅŸünmüÅŸüm gibi önüme düÅŸer. Böylece yazacağım bazı tümce sözcük ya da konuları birdenbire belirlemiÅŸ olmamın kattığı deÄŸer var.  

Ayrıca sanal aÄŸdaki, iletiÅŸim ortamında gördüÄŸüm yaÅŸadığım didiÅŸmeler, kapışmalar ya da baÅŸkaca bakış açıları ile yorumların tetikleyiÅŸi; özellikle ÅŸiirlerimi, denemelerimi etkiliyor. 

… 

Serra ErdoÄŸan :  ÇocukluÄŸunuzdan kesitler var mı? 

Hani Astolin : Olmaz mı, baba sevgisi, anne ilgisi, sekiz çocuk arasında yedinci olmak, bana konuÅŸma sırasının gelmeyiÅŸi, üniversite öncesi on bir yıllık eÄŸitimi uzun ya da kısa on okulda okumak. 

Uysallığın getirdiÄŸi izleyici konumu, yalnızlığın getirdiÄŸi benim yaÅŸama akışım deÄŸil, yaÅŸamın bana akışı. Güvenli ÅŸen konuÅŸmalı ortamlarda dinleyici olmak. DoÄŸanın içinde doÄŸayla baÅŸ baÅŸa kaldığımda kendimi unuttuÄŸum, baÅŸka olamların (alemlerin) ayrımına vardığım anlar.  

Bütün bu olanlar; anlatılarımın içine girip, anlattığım olayı yaÅŸamak, anlattığım kiÅŸinin tinine girip duygudaÅŸ olmak, doÄŸanın tınısını, boyasını, kokusunu duya duya, içime çeke çeke anlatmama yarar saÄŸladı.  

Yazar yazdığı duyguların dışında deÄŸildir. 

… 

Serra ErdoÄŸan : Bilgisayara doÄŸrudan mı yazıyorsunuz, yoksa önce kağıda yazıp sonra bilgisayara mı aktarıyorsunuz ?

Hani Astolin : Ä°lk kitabımı önce kağıda yazıp sonra aktardım. Sonra yavaÅŸ yavaÅŸ geliÅŸtim, doÄŸrudan bilgisayarda yazmaya baÅŸladım. En az üç kat süre kazandım. Ayrıca sözlük de elinizin altında oluyor. Yanlışlıkla silinen bir bölümün ayrımına varmazsanız sıkıntı var. Romanınızda öykünüzde kopuk bir anlatım yaratabilir. Kağıda yazmadığınız için o bölümde ne vardı bulamazsınız da. Ä°nce iÅŸ. Sonuçta bilgisayar büyük kolaylık saÄŸlıyor.  

… 

Serra ErdoÄŸan :  EtkilendiÄŸiniz kitaplara/ betiklere, neden etkilendiÄŸinizle ilgili birkaç örnek verebilir misiniz? 

Hani Astolin : BelleÄŸimde kalan izlerden birkaçı: 

“Odysseia – Homeros” anlattığı doÄŸanın içinden karış karış geçsem. Onun anlattığından aldığım güzel duyguları alamam sanırım. 

“Devlet Ana, Kemal Tahir” YaÅŸama olanağım olmayan o çaÄŸlara, o dönemlere gitsem, aynı anda diÄŸer görünen etkilerle dağılır, böylece o günleri birebir yaÅŸatan bu kitap kadar odaklanıp gerekli duyguları daÄŸarcığımın derinlerinde kullanıma sunamaz. . 

Kitaplar tokatlamanın tekmelemenin aÅŸağılamanın olumsuz yaralarını tende bırakmaz ancak o duyguları tanımanızı, gördüÄŸünüz yerde tepki gösterip korumanızı korunmanızı saÄŸlar… 

“Gün Olur Asra Bedel/ Cengiz Aytmatov” dan ne aldım. Bir günün yüz yıla karşılık gelebilecek bir ağırlıkta yaÅŸanabileceÄŸini, yüz yıldır yaslar içinde özlemle beklediÄŸin kavuÅŸmanın, kavuÅŸtuÄŸun kiÅŸinin, gezegenin seni öldürmesi ya da öldürecek korkusuyla kapılıp bitiÅŸi gibi. YaÅŸamaların çıkışını bulamadığın acı bulkaçıtlarını (labirent) yaÅŸamadan öÄŸrenmenin yolunu saÄŸlar kitaplar. 

… 

 

 

 

 

Serra ErdoÄŸan : Sizi yazmaya iten nedir ? 

Hani Astolin : Sorunlarımın varlığının ayrımında olmam belki, susturulmak belki de, Söylemek istediÄŸimin söyletilmemesi de olabilir. BaÅŸka ne olabilir: AÄŸlamak istediÄŸinde aÄŸlatılmamak, duyguların taÅŸması ancak onları açıklayamamak. DoÄŸruyu bilip de kanıtlayamamak da olabilir bak. DüÅŸünceni söylediÄŸinde, düÅŸünceni düÅŸünceyle çürütmek yerine kiÅŸiliÄŸine saldırılması da büyük etken. KiÅŸi üzerinde egemenlik kurulmaya çalışılması unutulmamalı. Örgütlü yalanın gerçekleri örtmesi. Kendini aileni bölgeni soyunu sopunu ırkını ülkeni anakaranı sevmene, övmene ya da kötü gördüÄŸün gidiÅŸi yermene engel olunması. BaÅŸkaca düÅŸünmene de saygı duyulmaması. Ä°yi olanın ezilmesi, yararlı olanın önlenmesi, yazıksız olanın aÅŸağılanarak kullanılması gibi… Böylece de baskıcı kötülüÄŸün elini kolunu sallayarak gezip toplumu sömürmesi.  

Sonunda derin bir korkuya kapılmak, yazanların başına gelenlerden korkup, bu korkudan kurtulmak için yazmak. Ölümden korkanın ölüm korkusu öldüÄŸünde biter, yazmaktan korkanın yazma korkusu yazdığında biter. 

Böylece yazdım. 

Bir baÅŸka açıdan da bütün bunlar geriye gidiyor gidiyor gidiyor, küçük yaÅŸta bir öÄŸretmenimin, “yazın dalında yapıt vermek, geleceÄŸe kalmak, ölümsüz olmak demektir,” sözüne dayanıyor. 

Bir öÄŸretmenin, geride kalmak, geçmiÅŸte kalmak deÄŸil, geleceÄŸe kalmak isteÄŸi yaratması.. Nasıl bir söz bu; geleceÄŸe kalmak, ekmeÄŸin bir bölçeÄŸini yarına bırakmak deÄŸil bu. Taşıması çok güç… 

… 

Serra ErdoÄŸan : Ölümden korkuyor musunuz? 

Hani Astolin : Hayır. Ölüm gereklilik olduÄŸu gibi bir kurtuluÅŸ da olmalı. YaÅŸam aynı aynı aynı, yinele dur. Bezdiren usandıran döngü; öldüren öldürene, savunmanın iÅŸi güç, oyun, düzen, dalavere biteviye. Görevim bitince gideceÄŸim bende. Burada yaÅŸayıp durmanın gereÄŸi yok. GideceÄŸim yerler, yapacağım görevler var! Bakış açım geniÅŸ, aynıca da derin. Yeni görev isteÄŸim, Galaksiler arası barış, neden olmasın! Tümen kiÅŸinin yakarısı, isteÄŸi, dileÄŸi kendine, kime ne… 

Tanrıya inanıyorsanız, onun büyüklüÄŸünün tangları tansıkları/ mucizeleri de olmalı dersiniz, üstüne üstlük söyleyemeseniz, anlatamasanız bile bilirsiniz. Belki baÅŸka yaÅŸamlar, gezegenler, görmediÄŸim, baÅŸkaca katı sıvı gaz pilazma biçimli ışık varlıklar, evriminin başındakiler ile epey yol almış olanlar, yaratıcıya çok yaklaÅŸmış olanlar, gözümü kamaÅŸtırmasından belki bakamayacaklarım, onlara serin gelen güneÅŸin içinde olamayacaklarım, kapsamın içinde bilmediÄŸim, gözümün önünde imgesini yaÅŸatamadığım kim bilir daha neler.  

DileÄŸim evrenler arası barış için tartışma tarkatlarına, tartıyı doÄŸru dengeli kullanan bir Tarkan olarak tüm evrenlere girebilmek, istek iÅŸte kime ne…  

Kısaca ölüm, özlenene gitmek güzeldir. Süre dolduÄŸunda, sevdiklerin kalıyorsa da seni sevenlerin yanına gidiyorsun kim bilir. Bu yandan bakınca istemesen de öte yandan bakınca tüm ölümler gönüllüdür belki de. Gidenleri özlemekten kalmak/ yaÅŸamak istemezsin, kalanları özlemekten gitmek/ ölmek istemezsin. YaÅŸamakla ölmeyi bir eden ortak giz özlem ne? Özlemek ne derin bir duygu gizine erebilene. Özünde özlediÄŸimiz ne! 

 

… 

Sevgi ve saygılarımla…


Bu haberlerde ilginizi çekebilir!