ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Avrupa BirliÄŸi, EÄŸitim, Demokrasi, Din, Filistin, Irak, Ekonomi, Kuantum fiziÄŸi, Rusya, Yahudi sorunu, Milliyetçilik, kadın sorunu, Ermeni meselesi ve G.DoÄŸu sorunu gibi geniÅŸ yelpazede kalem oynatan Alev Alatlı'nın zekası çevresi tarafından övülüyor. Ama o bu sözlere sevinmek yerine kızıyor. Çünkü ona göre, bilgi zekâdan daha önemli. 'Bilgi alın teri, zekâ ise Allah vergisidir' diyor.
DüÅŸünmeye olan yatkınlığınızı kaç yaşınızda fark ettiniz?
Bilmem! Oldum olası “bunun aklı bir karış havada” derlerdi, bakın onu hatırlıyorum. Bir de, okuduÄŸum çocuk kitaplarının ille de ikinci, üçüncü ciltlerini yazardım aklımdan. Anlaşılan, 'onlar ermiÅŸ muradına biz çıkalım tahtına' gibi “son”ları hiç kabul etmemiÅŸim. Hayatın bir akı olduÄŸunu çabuk öÄŸrendim zahir.
Nasıl bir aile sizin ki…
Ciddi, çalışkan, kuralları olan, yurtsever, elinden kitap düÅŸmeyen bir aile. Annem de, babam da öyleydi. Bir de fena halde politik. Annemin 'kızım ben babanızla evlendiÄŸimden bu yana yatakta üç kiÅŸi yatarız: ben, babanız ve zamanın baÅŸbakanı' diye bir lâfı var. DüÅŸünün artık! Dinlenmeyen haber, okunmayan gazete, hakkında konuÅŸulmayan bir baÅŸbakan yoktu bizim evde. Altı yaşında filân olmalıydım. Vakit ayırır, anlatırdı. Tarih, coÄŸrafya vs. Meraklı bir çocuk için bulunmaz bir nimet. Allah rahmet eylesin.
Asker bir babanın kızısınız. Asker disipliniyle mi büyüdünüz?
Evet. Asker disiplini, ciddiyeti ve ülke sevgisiyle.
Askerler ülkelerini daha mı çok severler?
Herhalde, hayır. Ama ülkenin hem tarihini hem de ÅŸimdisini daha iyi bildikleri doÄŸrudur. Åžimdisi sözünü açayım: Acemi birliÄŸinde toplananları düÅŸünün baÅŸka hiçbir meslekte ülke gençliÄŸine böyle nüfuz edemezsiniz. Bir de silâh sanayiindeki geliÅŸmeleri yakından takip ettiklerinden tabii bilimlere geleneksel olarak daha yatkındırlar. Daha '50li yılların baÅŸlarında babam ABC derdi, atom-biyoloji-kimya kurslarına giderdi. Mutfak masasının üstüne bir parça un döküp, bana atomun ne kadar küçük olduÄŸunu anlattığını dün gibi hatırlarım. Bir de Fransız-Vietnam savaşını, duvarda asılı GüneydoÄŸu Asya haritasının üzerinden. Ä°nsanın dünya görüÅŸünü yapılandıran ÅŸeyler bunlar.
Sizi nasıl bir anne yetiştirdi?
Fevkalâde üretken, evinin dış boyasını bir başına halletmek dahil eli ayağı tuttuÄŸu sürece engel tanımayan, olmazları olduran, güzelden taviz vermeyen, sanatçı ruhlu, bağımsız bir kadındı annem.
Bağımsız ruh ne demek?
Cumhuriyetin özenle yetiÅŸtirdiÄŸi at binen, Victor Hugo okuyan kızlardan. Ömrü boyunca çalıştı.
Öyle ki, sinemada bile örgü örerdi, düÅŸünebiliyor musunuz? Aile bütçesini ayakta tutan annemdi.
17 yaşınızda evlenmişsiniz. Aşık mıydınız?
Aşıktım aşık olmasına da, aşık olmak evlilik için yeterli gerekçe midir, hele de o yaÅŸta? Olmadığı ortaya çıktı. Farklı kulvarlarda geliÅŸiyorsunuz, ilgi alanlarınız farklılaşıyor, hedefleriniz farklılaşıyor, yollarınız kesiÅŸmez oluyor. Yürümüyor. Hele de benim gibi hayata doÄŸrudan dokunmayı isteyen bir kadın için çok zor.
Neden yaptınız peki?
BaÅŸta babam çok sıkı kurallar koymuÅŸtu. GüneÅŸ batmadan evde olmak zorunluluÄŸu gibi. ODTÜ'deydim, dersler uzuyordu. Her gece azar iÅŸitmek, her gece dizlerim titreyerek eve gelmek vs. derken evlilik özgürlük gibi göründü – hele de sınıf arkadaşımla olunca mutlu bir okul hayatı garantilenecekti. Bakmayın siz okul benim için çok önemliydi. Çok severek okuyordum. Halâ da öyledir ya.
Nasıl bir evlilikti bu?
SöylediÄŸim gibi, farklı kulvarlarda ilerleyen iki insanın olmayacak beraberliÄŸi. Farklı ilgi alanları, farklı deÄŸerler, farklı amaçlar… Yine de, iyi ki evlenmiÅŸim, kızımı kazandırdı bana.
Sizin anneliğiniz nasıldır? Anneniz gibi bağımsız mı?
Disiplinimi kızımın varlığına borçluyum. Üretkenlik nedir annemden öÄŸrendim ama idame ettirmeyi kızıma borçluyum.
Nasıl bir anneanne?
Her an bilgisayarı açık, kitaplar içinde bir anneanne. Bunun dışında deÄŸerlendiremiyorum – ha, bir de yemekleri ben yaparım. Artık yavaÅŸ yavaÅŸ isteklerini de bildiriyorlar.
Dışarı hiç çıkmıyormuÅŸsunuz. Sizin için dışarısı ile içerisi arasında nasıl bir fark var?
Dışarıdayken çalışamıyorsunuz! Yazmanın kazak örmek gibi bir tarafı vardır bilirsiniz. O ilmeÄŸi atacaksınız ki, örgü üresin deÄŸil mi? ÅžiÅŸleri bırakır, gezmeye çıkarsanız üremez. Ben de oturmayı öÄŸrendim.
Yazma kararı aldığınızda 32 yaşınızdaydınız. Parayı deÄŸil yazıyı seçtiniz. Seçiminiz sizi mutsuz etti mi?
Asla. Gerçekçi bir insanımdır. Mutsuz olacağımı bile bile bir yaÅŸam biçimini seçmez, yanılmış da seçmiÅŸsem, farkettiÄŸimde vazgeçerdim. Kendimi her an, her ÅŸeyi bırakıp, örneÄŸin limon satmak gibi, alâkasız bir uÄŸraşın içinde görebilirim. EÅŸyaya da baÄŸlılığım yoktur, statüye de. Önemsemem de zaten. Özgürlük biraz da böyle birÅŸey.
Yazı yerine parayı seçen bir Alev Alatlı nasıl olurdu?
Olmazdı. Para kazanır kazanmaz, ÅŸimdi ne olacak diye düÅŸünmeye baÅŸlardım. Benim için hiçbir ÅŸey nihai deÄŸildir – ölümden baÅŸka. DeÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸey deÄŸiÅŸim. Bu da heyecan verici zaten.
Hayatın kendisi bezelye
Amerika'da zengin bir kadının evine gitmiÅŸsiniz. Kadın çok zengin ve altın tabak içinde yemek servisi yapılmış. Yemek yerken bezelyenin bir türlü çatala gelmeyip tabaktan dışarıya fırlaması sizi güldürmüÅŸ. Bugün o bezelyenin yerine koyduÄŸunuz ÅŸey nedir?
Hayatın ta kendisi o bezelye. Taht yapar, baht yapamazsınız. Onun için de o altın tabaklar o kadar komikti ya zaten. Bir de düÅŸünün nasıl da kanlı bir maden olduÄŸunu altının. Kökü kurutulan halkları düÅŸünün. Kemiklerine kadar sıyrılan daÄŸları düÅŸünün. Yokedilen tarım arazisini, otları, çiçekleri düÅŸünün. Ben almayayım, ne bilezik, ne de tabak olarak!
Sizin için insanın yaÅŸamını sürdürebilmesi için nelere ihtiyacı vardır?
Bunun tek bir cevabı olamaz ki. Zamana, mekâna, aileden aileye, insandan insana deÄŸiÅŸir ihtiyaçlar. Önemli olan kiÅŸinin kendisini tanıması. Kendisini kandırmaması. ÖrneÄŸin, yaÅŸamda en çok deÄŸer verdiÄŸiniz ÅŸey dış görünüÅŸünüz ise estetik cerrahi sizin için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Bunu kabul edip, gerekeni yapmanız gerekir. “Sadece geçinmek” de böyle birÅŸey. Benim sadece geçinmek kavramımın içinde kızımın iyi bir okulda okuması vardı, meselâ. Okul taksitleri vardı. Dil öÄŸrenmesi için gerekli harcama vardı. Kısmaya razı ve teÅŸne olduklarımı kıstım ki, bunlar herkes için farklı.
Evinizin hangi köÅŸesi sizin için kurtarılmış bölgedir?
Biz aynı çatı altında ama iki ayrı evde yaşıyor gibiyiz. Kurtarılmış bölge söz konusu deÄŸil ama kendi kütüphanem var, orada çalışıyorum. Bir de saygılıdır çocuklarım, kimse kimsenin masasını kurcalamaz. Yazılı kâğıt atılmaz vs.
Dışarıdan kırılmaz bir kabuÄŸunuz varmış gibi görünüyor?
Bilmem! O nedir? Gerçekten böyle birileri var mıdır?
Yazan insanlar uzman olduÄŸu konuda çok iyi konuÅŸuyorlar ama konu kendilerine geldiklerinde derin bir sessizlik oluyor. Sizde de var mı bu?
Evet biz yazanlar konuÅŸmasını pek sevmeyiz. Yazdığınızda düÅŸündüÄŸünüzü tam olarak ifade edecek vaktiniz var. Ama konuÅŸurken karşı taraf beklediÄŸi için paldır küldür cümle kurmak zorunda kalıyorsunuz. Yazarlar bundan hiç hazetmez ben dâhil. Aynı insana yazıyla sorun çok daha iyi bir sonuç alırsınız.
Bilgi ile örülü insanlar baÅŸka konulara karşı tavırları küçümseyicidir neden?
Ä°ÅŸiyle meÅŸgul ve ilkeli insanlar leblebi, çekirdek konuÅŸmaktan pek haz etmezler. Olsa olsa bir ciddiyettir. Mesela; bana gelip Deniz Seki ile ilgili birÅŸey sorsanız, suratımdan bıkkınlığımı görürsünüz. Bu konular sıkar beni.
Peki bilgi insanı katılaştırıyor mu?
Hayır. Tam tersine esnetiyor. Dik duran boş başaktır, bilirsiniz.
Bilginizin sizi zaman zaman zehirlediÄŸini düÅŸündüÄŸünüz oldu mu?
Ben bilsizliÄŸi ululayan birisi deÄŸilim. Cehaleti insan yaÅŸamının aşılması gereken bir süreci olarak görürüm. Bu bakımdan 'zehirlemek' gibi bir kelime ile asla baÄŸdaÅŸtırmam bilgiyi.
Peki ya bilginin mutsuz etmesi…
Elbette sizden daha az donanımlı insanların kendilerini sıkıntıya sokacak hata yapmakta ısrar ettiklerini gördükçe üzülüyorsunuz. Önlemeye gücünüz yetmediÄŸinde daha da üzülüyorsunuz. Ama bu onlar gibi bilgisiz ve masum olmak istediÄŸiniz anlamına gelmiyor. Ben iyi talihimin kefaretini okul kurarak ödemeye çalıştım. Biliyorsunuz, Kapadokya'da bir meslek yüksekokulu kurduk, paylaşıyoruz.
Anlayamamak beni korkutur
Zekânıza hayran insanlar var. Zekâ nasıl bir ÅŸeydir sizin için?
Zekâma iltifat edenlerin tavrını fevkalâde üstenci bulurum, hatta sinirime dokunur. Altmış beÅŸ yaşında bir kadının varsa bir faikıyeti, zekâsı olmamalı. Hele de dile getiren, kendisinden yaÅŸça ve donanım olarak çok daha genç birisiyse. Anlamsızdır. Ayıptır.
Neden ayıp olsun? Zekâ övülebilecek bir ÅŸey deÄŸilse nedir?
Zeka beynin yapılanması ile ilgili, kanallar ne kadar hızlı iÅŸliyor. Her beyin baÅŸkasınınkine benzemiyor. Einstein'ın beynine bakmalarındaki sebep de budur. Zekayı her yerde bulabilirsiniz. CoÄŸrafyayla ilgisi yoktur bunun. Sadece iyi bir alettir. E nolmuÅŸ? O beyin kullanılır hale gelmezse hiç bir iÅŸe yaramaz.
Bilgi zekadan daha önemli…
Kesinlikle…
O yüzden mi bilginiz yerine zekânız övüldüÄŸünde kızıyorsunuz?
Yanlış yönlendirilme olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Birinin zekâsına iltifat etmek baÅŸkasıyla arasına set çeker. Çünkü Allah vergisi bir ÅŸeydir bu. Böyle ÅŸeyler söyleyenler ne benim zekâmı bilir, ne bilgimi bilir, bir ÅŸey söylemek için yapar.
Hayatınızda biriyle yarışmak zorunda kalsaydınız bu kim olurdu? Kadın mı yoksa erkek mi?
Yarışsam yarışsam kendimle yarışırım. Orada da, kadın olan yarımla mı, erkek olan yarımla mı yarıştığım hiç fark etmez! Ä°kisi de benim.
Ne korkutur sizi?
Anlamamak. Anlayamamak. Anlarsam hiçbirÅŸeyden korkmam.
Ya anlaşılmak. Ne kadar önemlidir sizin için?
Çok önemli deÄŸil. Çünkü elinden geleni yaparsın. Ama olmayacağını da bilirsin. Ä°nsanlar kendini doÄŸrulamak için okurlar daha çok. Yeni birÅŸeyler öÄŸrenmek için okuyan çok azdır. 100 cümle yazarsınız 3'ünü anlarlar o da size yeter. Tevazu da oradan gelir.
BaÅŸaramadığınız, yapamadığınız birÅŸey oldu mu hiç?
Olmadı. Ä°nanırsanız hayatta hiçbirÅŸey zor deÄŸildir. BaÅŸaramadıysan o andır, nefes alıp tekrar denersin. Ama mutlaka olur.
Ölüm fikri telaÅŸlandırıyor mu sizi?
TelaÅŸ deÄŸil de, varlığımın bu en büyük tecrübesi ile nasıl halleÅŸeceÄŸimi merak ediyorum. Provası da yok ki, bir fikrim olsun! Tek duam var, Allah sıralı ölüm versin.
Aklın yolunun bir olmadığını biliyordum
'Aklın yolu bir değildir'. Aristo'nun kemiksileşen kurallarını bozuyor.
Evet. Çünkü aynı sonuca birden fazla yolla ulaşılabilir. Sonuca ulaÅŸma yolu sonucu deÄŸiÅŸtirmez.
Bart Kosko sizi aklın yolunun bir olmadığına nasıl ikna etti?
Ben böyle bir ÅŸey olduÄŸunu zaten biliyordum. Beni mutlu eden bunun matematikleÅŸtirilmiÅŸ olması oldu. Ama bu zaten Ä°slam arkaplanı. Asyalı olmamızın getirdiÄŸi bir arka plan.
Aynı bilinç tasavvufta da var…
Evet. Ezoteriklerden baÅŸlar. Hristiyanların da ezoterikleri vardır. Hıristiyanların Roma Ä°mparatorluÄŸu'nda devletleÅŸmesi var. DevletleÅŸip gücü ele geçirdiÄŸi zaman sertleÅŸiyor. Pozitivizme denk geliyor. Sanki baÅŸka tarz yokmuÅŸ gibi tek ÅŸekle sokuyorlar. Bunun da bir iki baÅŸarısı olunca insanları bu kalıbın doÄŸru olduÄŸuna ikna ediyorlar.
Bu yolun birden fazla olması hayatı kolaylaştırır mı peki?
KolaylaÅŸtırılacak olan eÄŸer sonuçsa; hayır. Rus, Alman, Arap matematiÄŸi diye birÅŸey vardır. Matematikte bile yollar farklı. Modernite dedikleri tek tip adam yetiÅŸtirme sürecinde ÅŸöyle olur; insanların düÅŸünme biçimini zorla deÄŸiÅŸtirirsin. Okullar inÅŸa edersiniz, paralar dökersiniz. Verimsizdir. Çünkü o yoldan birlikte düÅŸersiniz. Gerek yok daha geniÅŸ davranılabilirdi. BeÅŸeriyet tecrübe kazanıyor. Bir süre bir yolun böyle olması gerektiÄŸi düÅŸünülüyor ve sonra o yol pek çıkar yol deÄŸilse geri çekiliyorsunuz. Bu defa aynı yolu baÅŸka yönden bulmaya çalışıyorsunuz.
Peki bugün gelinen yol daha mı iyi?
Moderniteden daha iyi görünüyor. Bir yüzyılda böyle gider. Sonra tekrar deÄŸiÅŸebilir. Anlaşılması gereken Allah'ın ne kadar büyük bizim ne kadar küçük olduÄŸumuzdur. Sokaktaki insan ile bilge adamın Allah'ı bir deÄŸildir. Çünkü sokaktaki insan kafasında her ÅŸeyi küçültüyor ama bilen biri daha çok yüceltiyor.
Ä°nsanlar bu yeni alternatife uyum saÄŸlayabilecekler mi?
Bu durum 1920'lerde çıktı. DüÅŸünce gibi sokaÄŸa inmesi çok uzun zaman alır. Ama postmodernizm ile bunun ilgisini görüyor olmamız lazım. Planlama neden sıcak patates gibi düÅŸtü? Neden insanlar planlamadan korkar oldu? Dinlere geri dönüÅŸ neden zannediyorsunuz… Pozitivizmden geriye dönüÅŸ var.
Ne oldu da geri dönüÅŸ oldu peki?
Çünkü Müslümanlar pozitivizme direndi. O da yükselen deÄŸer oldu. Türkiye de direniyor. Türkiye'den kapitalist olmaz. Çünkü katı kurallara karşı hep direndi. KOBÄ° cenneti olsun Türkiye, çok zengin olmasın.
Zengin olmak istemiyor musunuz gerçekten?
Tabiki istemiyorum. Ne yapıcam ki? Benim yerime baÅŸkası mı düÅŸünüp kitap yazacak? Asgari nedir onun kararını vermek lazım.