ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Sait Faikle GörüÅŸme
AkÅŸamüstleri Tünelden Taksime doÄŸru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiÅŸ kederli -yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, aÄŸarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu BeyoÄŸlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doÄŸrusu her hali) size bu koskocaman ÅŸehirde yalnız, yapayalnız olduÄŸunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez… Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neÅŸe, bazısında bayağılık, aÅŸağılık… Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuÅŸ, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.
Bu adam hikayeci Sait Faiktir.
Bir gün, aklımda kaldığına göre bir pırıl pırıl, cam gibi parlayan sonbahar sabahıydı, ona Kadıköy iskelesinin kanepelerinde rastladım.
“Ne var ne yok Sait?” dedim. “Hikaye yazıyor musun?”
“Yok,” dedi, “yaşıyorum.”
Hüzünlü, ılık, insan sevgisi dolu hikayelerini Sait yazmaz, yaÅŸar. Sait bir dertli, kötülüklerden, aÅŸağılıklardan, dünyadaki cümle bayağılıklardan, kirden iÄŸrenen bir ademoÄŸludur. O daima iyiliÄŸi söylemiÅŸtir.
Dünyaca ün almış Mark Twain derneÄŸinin fahri üyeliÄŸini aldığını duyunca, bu iÅŸ için Sait’in ne diyeceÄŸini öÄŸrenmek için aradım. O gün öÄŸleden sonra Ä°stiklal Caddesindeki kaldırımdan gittim geldim. Sonra Kadıköy iskelesine uÄŸradım, orada da yoktu. Sait anacığı ile birlikte Burgaz adasında oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası Saitin aynı gün Ä°stanbula indiÄŸini söyledi. Ä°stanbulda, tarif ettiÄŸim kaldırımda ona rastladım. Gene dalgın, sinirliydi. Yüzünden düÅŸen bin parça olur derler ya, öyleydi.
“Bu iÅŸ için ne dersin?” diyecektim, korktum.
“Merhaba,” dedim.
“Merhaba, eyvallah,” dedi.
“Ne var, ne yok?” dedim.
“Ä°yilik,” dedi.
“Mark Twain…” dedim.
“Aldırma,” dedi.
“Bak,” dedim. “Sait biliyorsun ki ben röportaj yaparım.”
“Sonra?” dedi.
“Söyle,” dedim.
Sait beni kırmadı. TeÅŸekkür ederim.
Ben sual sormadan o başladı:
“Bana, Mark Twain Cemiyeti fahri üyeliÄŸi verildi, dünya edebiyatına ettiÄŸim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de ÅŸaşırdım. Dünya edebiyatına hizmet filan etmediÄŸimi söylemeye ne hacet. Bu, üyelik verilebilmesi için uydurulmuÅŸ nazik bir sebeptir sanırım.”
Ben aldım, dedim ki:
“Senden önce, bu cemiyetin ilk üyesi AtatürkmüÅŸ…”
“Biliyorum. Beni sevindiren de iÅŸte bu. Atatürkten sonra, benim üye olmam, benim için ne büyük bir ÅŸereftir. Bir milletin yetiÅŸtirdiÄŸi en büyük çocuÄŸu ile, o milletin kendi halinde bir küçük hikayecisinin Amerikada bir cemiyette buluÅŸmaları küçük hikayeci için ne bulunmaz ÅŸerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur. EÄŸer bu üyelikten memnunsam, bu yüzdendir.”
“Politika…” dedim.
Sözümü aÄŸzımda kodu:
“Karışmam.”
“Peki, seni bu cemiyete ne sebepten, hangi eserin için üye seçtiler?”
“En büyük devlet adamlarının, baÅŸkanların ve baÅŸbakanların fahri veya asli üye oldukları bir cemiyete beni de seçmenin adlı nedir diye düÅŸündüm, ÅŸunu buldum: Demek ki ÅŸimdiden sonra dünya çapında bir hikayeciyi anmak için kurulmuÅŸ bir cemiyete dünyanın dört bucağından kendi halinde hikayeciler de seçilecek.
Türk hikayecilerini temsil ettiÄŸim anlamına alınmasın sakın. Her hikaye yazan ve yayan Türk hikayecisi kendi ÅŸahsında bir dilin hikayeciliÄŸini yaptığına göre, ÅŸahsıma Mark Twain Cemiyetinin gösterdiÄŸi ilgi ve sevgi daha çok Türk hikayeciliÄŸine gibi geliyor bana. Ben de bu ilgi ve sevgiyi tüm hikayeci arkadaÅŸlarımla paylaşırım. Kabul ederlerse.
Kendini bütün dünyaya tanıtmış, sevdirmiÅŸ, bir halk çocuÄŸu olan hikayeci Mark Twaini ananların içine Türk dilinin bir hikaye yazarını almayı düÅŸünenlere de teÅŸekkür ederim.”
“Mark Twain için ne dersin?”
“Sen de amma sual sorarsın ha. Ne derim! Mark Twain de alay edermiÅŸ, güldürürmüÅŸ, kepaze edermiÅŸ cemiyetteki sahte vakarları, petrol krallarını, pamuk prenslerini, demir beylerini, çelik efendilerini saÄŸlığında. Ölümünden sonra da bir Türk hikayeci ile ÅŸakalaÅŸmasın mı? Eyvallah Mark Twain!”
Sonra güldü Sait:
“Daha soracağın?” dedi.
“Eyvallah,” dedim.
Ayrıldık. O, bir sinemanın önünde kaldı.
17.5.1953
Kaynak: YaÅŸar Kemal: Röportaj Yazarlığında 60 Yıl. Yapı Kredi Yayınları.