ÖNE ÇIKAN HABERLER |
O, her zaman olduğu gibi yine yorgun, yine uykusuz. Çünkü geceleri de evde mesaisine devam ediyor. Elinde ki dosyada direktörünün istediği raporlar tüm detayı ile hazırlanmış durumda iş yerine girerken “işte benim çöplüğüm” diyor. Yaklaşık iki bin metre karelik dikdörtgen şeklinde ki ofisin dört tarafı boydan boya camlar ile kaplı. Plazanın on ikinci katında olmanın da verdiği bir avantajla bütün Maslak ve diğer semtler ayaklarının altında. Plazalar ile dolu Manhattan vari şehir manzarasıda var üstelik. Ama bütün bu fiziksel üstünlüklere rağmen içeride yapılan haksızlıkların kokuşmuşluğu onun iş yeri hakkında ki “çöplük” nitelendirmesini haklı kılıyor. Yüzünde ki mutsuzluğun nedeni yorgunluğu değil aslında. Çünkü o yorgunluğu ve yoğunluğu göze alarak yola çıkanlardan zaten. Eğitim süresince okuduğu her okulu derece ile bitirmiş aranılan bir beyin.
Ama, lakin; bilgili olmak, çok çalışmak, zeki olmak değil burada mevzu. Basit matematik işe yaramaz burada. Öyle, doğruya doğru, yanlışa yanlış, haksıza haksız diyemezsin özgür ifadenle. Duruma göre, menfaatine göre değişir durursun. Ne değişir mesala; doğrun değişir, hakkaniyetin, adalet anlayışın değişir. Samimiyetin, samimiyet anlayışın değişir. Gerektiğinde arkadan hançerliyebilecek kadar yamulur kalbin. Ölür vicdanın, allak bullak olur kafan ama başarırsan bir tek şey değişmez; koltuğun!
“Koltuk sevdası” denen şey sadece politikacılara yakıştırılsada bu ölümcül tutku yaşamın her yerinde ve büyümesi engellenemeyen zehirli bir sarmaşık yaygınlığında.
Öyle bir başarılı cerrahi operasyon sistemi ki; bir üstteki bir alttakinin beyin hücreleriyle istediği gibi oynama hakkını görüyor kendinde ve kimse de dur demiyor bu katliama. Kaçacak yer yok, sığınacak bir makam yok, hak yok, hukuk yok , hakkı hukuğu talep edecek cesaret te yok.
Çünkü, ev, ekmek, aş dürtüsünde en parıltılı zekalar bile işten atılmak kaygısı yaşadıklarından; bir üsttekinin “beyin soykırımı” düzeneği ile kolaylıkla potansiyel Nazi Askeri’ne dönüşüyor. Sonra da; ortak bir parola oluşturuyorlar aralarında; “ Alttaki üstün beyini öldür koltuğunu kaptırma” diye.
Bu beyin katliamından kurtulanlar da yok değil tabi. Ama artık burada değiller ne yazık ki. Dünyanın dört bir tarafına yayılmış durumdalar.
Yok olmanın, yok etmenin değil;
Var olmanın var etmenin çabasındalar.
Aslında çok ta fazla üzülmemek gerekir kaçırılan beyinler için.
Çünkü; üstün beyinler evrenseldir.