ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Bir sır var çınar yapraklarıyla aramızda, dualar çınarlarla büyümekte.
Bir buğday başağında umut. Güneş kehribar renginde doğarken tarladaki buğdaya, umut bir kapıda nasırlı ellerinin arasında bir buğday demeti tutmaktı. Umut kehribar renginde nasır tutmaktı. Umut nasır tutar, ellerin buğday demeti umuduna sarılamaz hale gelirmiş.
Soğuk buz gibi, keskin suları akan bir dağ suyu ağlarmış dünyadaki bunca kötülüğe ağlar hiç durmadan. Üstelik ağlarken akıttığı su içilesi kadar temiz, berrak ve duru… iz bırakmak bile bazı insanlar için temiz bazı insanlar için kirlidir.
Bu dünya kimin tuğrası, bu güneş kimin mührü, yağmur tanelerindeki rahmet,
buğdaydaki bereket…
Hayattaki asıl varoluş hakikatini görmemek mümkün mü?
Göz kapatmakla gece olur mu?
Gözünü kapatarak uyumayı seçen kendini kendine gece yapar.
Göz kaparken bile kalple görmeyi nasip eden kudret,
Var ettiği eser tüm güzelliği içinde saklar.
Şu misafir olduğumuz dünya hanesinde
Ruhumuza şifa bir kitap var eden,
Önce bizi bizden etsin, sonra bizi biz yapana teslim etsin.
Günün özetiydi, gündüzünden yansıyan bir söz çınlattı kulakta.
Güneş saklanmak için bir sebep bulamamış,
Huzur veren dert demiş adına,
buğdaylar konuşuyor bugün bir dilek tutmuş gibi.
Giderken, dönüşü düşünmüş gibi…
Baharı bekleyen ocak ayı kardelenle gülüşmüş,
O günden bu güne,
Yaşayan bir efsaneyi dinletmiş destan etmiş,
Bir yel esmişti ya hani eşikteki yağmura karışan fırtınayı koparmıştı ardından.
Pencereyi kapatmayı unuttuğumuzdan rüzgar karmakarışık etti buğday ekmeğimizi,
Mağlup olmuş bilemediği güneşin sıcaklığına.
Tellere dokunmuş bir ağıt yakmış elindeki sazıyla,
Çınlattık yine dağlar arasında kalmış uçurumdaki taşın üstüne oturup,
Bir güneş doğdu ki saklanmak için bir sebep bulamadı….
Ve gülümsedi yine bir buğday tanesi huzur veren derdiyle…