ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Milletçe şu gerçeğin açıkça farkındayız ki, Türk insanının makus talihini değiştirecek en belirgin yol, bir Türk teknoloji devriminin gerçekleştirilmesidir. Çağımızın manzarasına göz attığımızda, kendi teknolojisini geliştirmeyen milletlerin dünya üzerinde söz sahibi olamadıklarını, refah ve gelişmişlik seviyelerinin gerilediğini, gelecek kaygısı taşıdıklarını ve geleceklerini teminat altına almak adına stratejik planlarında bir arayışta olduklarını açıkça müşahede etmekteyiz. Yerli teknolojiye ulaşmak için ülkemizin belirli konularda agresif çıkışlar yapması şarttır. Dünya çapında bir Türk markası oluşturmak için aşağıda tespit ettiğimiz beş önemli etken zaruridir.
İşi yapacak, samimi, gönüllü vatanseverler, Araştırmacılar
Yenilenebilir net hedefler
Kullanılabilir Bütçe
Motivasyon, Bilimsel özgür düşünme
İşi sahiplenecek bir Lider…
Biz burada ‘motivasyon’ konusunu ele alacağız. Evet bilimsel araştırmalar için motivasyon önşart. Araştırmacılar berrak zekalarını teknoloji geliştirmeye sunmalarının en önemli etkeni yüksek motivasyona sahip olmalarından geçer. Bu ise saatlerin günlerin haftaların yılların, bir amaç uğruna feda edilmesi anlamına gelir. Bunun arkasındaki gizli şey ‘inanç’ tır. İnanmak…İnanmak en büyük lütuf…çıkılmazların içinden en kestirme kurtuluş.. yapılabileceğini, gerçekleştirilebileceğini yapmadan önce yaşayabilme ölçüsüdür inanmak. Bunun en güzel örneğinden biridir Wright kardeşler..
Uçmak hevesinin Türk milletindeki yeri ve önemine bu çalışmanın başında tafsilatıyla değinmiştik. Ne yazık ki, Evliya Çelebi’nin uçan adamlarına rağmen “uçak” denilen alet bizim ülkemizde değil de Amerika’da icat edildi.
Orville ve Wilbur Wright ABD’nin Ohio eyaletinin Dayton şehrinde dünyaya geldiler. Wilbur, 1867’de, kardeşi Orville ise ondan 4 yıl sonra 1871’de doğmuştur.
Her iki kardeşinde bir tahsilleri yoktu. 1892 yılında bisiklet tamiri amacıyla bir dükkan açmışlardı. Hayatlarını bisiklet tamir ederek kazanıyorlardı. Bu dükkanın onlara yapacakları icat için bir atölye görevi göreceğini henüz bilmiyorlardı.
Bundan 7 yıl kadar sonra, aralarında, kuşların nasıl uçtuğu konusunu tartışmaya başladılar. Birkaç dakikalık bir muhabbetin konusu olup geçilecek bu mesele, gittikçe gelişti ve derin bir merak konusu olmaya başladı. Bu konuda yazılmış incelemeleri okuyacak kadar ileri gittiler.
Yeterince bilgiyle donandıktan sonra, Evliya Çelebi’ninkine benzeyen düşüncelerle, kuşların yaptığı şeyi insanların da bir takım aletler vasıtasıyla yapıp yapamayacağını araştırmaya başladılar. Kuşlar gibi kanatlar yapıp bunlar vasıtasıyla uçabilmek için sayısız deney yaptılar.
Bu iş onlarda o kadar derin bir tutkuya dönüştü ki, 200’den fazla farklı kanat tipi geliştirerek, hangisinin daha elverişli olduğu üzerinde çalıştılar. Ancak Evliya Çelebi’den şanslı olan yönleri, bu kanatları kol gücüyle çırpmak zorunda kalmamalarıydı. Zira onların yaşadığı dönemde “motor” icat edilmişti.
Onların yapmak istediği şey, “sırtına kanat takıp uçan bir insan” değil, “motor ve kanatlar yardımıyla uçan bir makinenin içinde yol alan bir insan”dı. Bir teknisyenin yardımıyla çok hafif bir motor imal ettiler. Ve bunlara, belki de bir uçağı ortaya çıkaran asıl şeyi, “pervane”yi eklemeyi akıl ettiler.
İki kardeş birbiriyle mükemmel bir dayanışma ve işbirliği içindeydi. Önce işin bilimsel yönünü, yani kuşların nasıl uçtuğunu öğrenmişler ve bu konuda ciddi bir donanım sahibi olmuşlardı. Bilimin arkasından teknoloji gelecekti. Bilgi, onlarda soyut bir biçimde kalmayacak, maddeye pençesini geçirecekti.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Savunma Bakanlığı uçan makinaları anlamak için 50.000 USD verildi. Bu iş için bir tarafta Samuel Pierpoint Langley diğer tarafda Wright kardeşler vardı. Langley Harward da bir statüsü olan, oldukça iyi eğitim almış ve bütçe sıkıntısı olmayan biriydi. Her yerdeki altyapıya ve insana ulaşımı kolaydı. Paranın sahip olacağı bütün kişileri etraflarına aldılar. Ve merakla takip ediliyorlardı
Diğer tarafta Orville ve Wilbur kardeşler vardı. Paraları, makamları ve eğitimleri yoktu. Bisiklet dükkanlarından kazandıkları parayı hayallerine ödeyen iki kardeş..Fakat bunların farklılıkları, inanışlarıydı. Çünkü onlar inandılar ki eğer bir uçan makinayı geliştirirlerse dünyanın gidişatını değiştireceklerdi.
Bu yarışta herkes Langley tarafını tutuyordu. Ama Langley motivasyonu ve isteği, zengin ve meşhur olmaktı. Onu bu işte sürükleyen etken oydu. O direk sonuca odaklıydı.
Oysaki Wright kardeşlerin takımlarındaki insanlar , bu kardeşlere inanmışlardı. Onların takımındaki ortak şey, kan, ter ve gözyaşı…Oysaki Langley in takımındaki yetişmiş insanlar paraya odaklılardı. Maaşlarına bakarlardı.
Wright Kardeşler, 1900 yılında içine bir insan girebilecek bir planör tasarlayıp Kuzey Caroline’da onu uçurmayı denediler. Ancak sonuç başarısızdı. Başarısızlığın sebepleri üzerinde çalışarak, 1901’de ikinci bir planör ile yeni bir deneme yaptılar. O da başarısızdı. Fakat vazgeçmediler. Daha detaylı çalışıp 17 Aralık 1903’te Kuzey Carolina’da ilk uçağın ilk uçuşunu gerçekletirdiler.
Ve sonuçta 17 Aralık 1903 de Wright kardeşler uçtular..O gün Langley işinden oldu.
Bu uçak benzin motorlu ve iki pervaneliydi. Pilotla birlikte ağırlığı 335 kg.dı. Bu uçuşun beş tane görgü şahidi vardı. Orville birinci denemede 12 saniye uçtu. Ve sadece 37 metre mesafe katetti. O günkü son denemesinde ise, bu süre 59 saniyeye çıkmıştı ve 280 metrelik bir mesafeye uçmuştu. Gökyüzü, benzinle çalışan ve uçabilen bir uçakla ilk defa o gün tanışmıştı. Daha sonra uçaklarını geliştirdiler ve 1904 yılında uçağa havada dönüşler yaptırarak, geri dönmek suretiyle kalktıkları noktaya inmeyi başardılar.
“Flayer I” adını verdikleri uçaklarının bin dolar civarında maliyeti vardı.Kanat açıklığı 20 metre ve ağırlığı 700 kg’dı. Üzerindeki kendi tasarımları motor 12 beygir gücünde ve 77 kg ağırlığındaydı. Ne var ki bu ilk uçuşları fazla dikkati çekmedi. Wright kardeşler bir süre sonra “Flayer II” modelini tasarladılar. Bu uçakla 1904′te 105 uçuş gerçekleştirdiler. Bu modeli geliştirerek çok kullanışlı bir model olan “Flyer III” modelini 1905 yılıda yaptılar. Dayton yakınlarında yaptıkları uçuşlara rağmen insanlar uçan bir makinanın yapıldığına inanamıyorlardı.
Buna rağmen “uçak” konusu meraklılar arasında çığ gibi büyüyen bir ilginin odağı oldu. Kendi uçaklarını geliştirmeye çalışan bir sürü maceracı ve bu işe inanan bilim adamları ortalığı doldurdu. Hatta kendi geliştirdikleri modellerle ABD resmi makamlarından uçak lisanslarını Wright Kardeşler’den daha önce alanlar oldu. Wright Kardeşler ancak 4 ve 5 nolu lisansları alabildiler.
1908 yılına gelindiğinde ABD’de uçak denemeleri resmi bir boyut kazanmıştı. Avrupa da bu işi duymuş ve büyük bir ilgi göstermekteydi. Wilbur Wrigth yaptıkları uçaklardan birini Fransa’ya götürerek halka açık uçuş gösterileri yaptı ve icatlarını Avrupa’da pazarlayacak bir şirketle anlaştı. Bu arada Amerika’da kalan Orville Wrigth, Fransa’dakine benzer gösteriler düzenliyordu. Aynı yıl bir uçak kazası geçirdi. Yolculardan biri öldü, kendisi yaralı kurtuldu.
Başarılı uçuş denemeleri ABD hükümetinin de ilgisini çekti ve uçağı savaş teknolojisine kazandırmayı hedefledi. Hızla geliştirilen uçaklar, Birinci Dünya Savaşı’na yetiştirilecek ve savaşta kullanılacaktı. Wright kardeşler ise azim ve emeklerinin karşılığını alarak, teknoloji tarihine “uçağın mucitleri” olarak geçecekti. Wright kardeşler, bizim çalışmamıza da “Teknoloji geliştirmek için motivasyonun gerekliliği ” probleminin canlı örneği olarak geçiyorlar.