Ünlü haber spikeri Reha Aza BİRANT’ın habercilik adına yaptığı muhteşem bir mülakatı gazetemiz Sabak satırı satırına noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyor. Muhteşem yazı dizisi şimdi;

-İyi günler Sayın Şeytan. Öncelikle size nasıl hitap etmemi istersiniz?

-Nasıl yani? Ben Şeytan’ım.

-Anlıyorum da size Kara Melek diyenler var, Kovulmuş Melek diyenler var, Kör Şeytan diyenler var… Hatta Victor Hugo Şeytanın iki adı vardır: Biri şeytan, öbürü yalan. Demiş.

-İyi halt etmiş! Biliyorum, o sözü söylememesi için çok yalvardım ama dinletemedim. Bırak kardeşim bu yumuşatıcı sıfatları… Bana Şeytan de… Bıraktık işi gücü seninle mülakat ediyoruz.  Kandırılacak o kadar insan varken… Ne yaparsın emir büyük yerden.

-Peki anlıyorum. Sayın Şeytan sizi tanımak isteriz bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

-1971 İstanbul doğumluyum… Tezgâhtarlık yapıyorum. İnsanlara başarılar diliyorum. Siz iyimi siniz? Beni tanımayan var mı?

-Haklısınız.

-Haklı mıyım!? Bu dediğiniz not alınmasın isterseniz ilerde aleyhinize kullanıla bilir.

-Haa. Ha. Evet, çok şakacısınız.

-Emin misiniz? Yaptığım işin şakası yoktur.

-Bu atışma böyle devam edecekse neden buradayız?

-Arkadaşım siz istediniz bu mülakatı kabul etmek zorunda kaldık. Yoksa tekniklerimizden sırlarımızdan bahsetmek işimize gelmez.

-Haklısınız.

-Efendim!?

-Yani devam edelim sakıncası yoksa. Bize işinizden biraz bahseder misiniz?

-Benim işimin senin işinden farkı yok. Ya da sıradan bir banka memurdan farkı yok.

-Nasıl yani?

-Bende görevliyim… Sen yazı yazıyorsun gazetede, diğeri bankada hesap açıp kapatıyor. Yapmış olduğunuz iş karşılığında hayatınızı idame ettirmek için para kazanıyorsunuz. Hayallerinizi gerçekleştirmek gelecekte daha rahat yaşamak için para biriktiriyorsunuz. Bende hedeflerime ulaşmak için insan biriktiriyorum. Hayallerini gerçekleştirmeyi vaat ediyorum.

-İnsan mı?

-Evet insan. Benim işim insan biriktirmek. Büyük gün gelince yanımda duracak insan biriktirmek. Haklılığımı göstermek için ne kadar çok insan biriktirirsem o kadar haklıyımdır.

-Zorla insan kandırmak diyebilir miyiz buna?

–Şeytan baştan çıkartır; ama zor kullanmaz. (Güyan) Yani ben kimsenin başına silah dayamam kimsenin katili olmam insanoğlunun iradesi vardır. İstese yapmaz. Ben kendisine fısıldarım şunu yaparsan şunu kazanırsın diye. Belki onu kazanır, belki kazanamaz amacım olmasını sağlamaktır. Benim işim bu. O anda biter. Ben ‘öldür’ demem ‘ölse’ derim katliam yap demem ama yapmak insanın elinde…

-Fazla iyimser değilmisiniz?

–Şeytan ona uymanız için yalvarıyor, peki siz çok iyi insanlar olduğunuz için mi onu kıramıyorsunuz! (A.Huxley)

-En başa, hani şu isyanınıza dönsek.

-Her şeyi yeri ve göğü yaratan Yüce Allaha isyanım söz konusu olamaz. Ben Yaradan’dan izin aldım. Görev aldım. Haklılığımı, sıradan yaratılmış insanların önünde eğilmeme nedenimi ispatlayacağım.

-Peki, bu ne kadar sürecek?

-Haklılığım ortaya çıkana kadar.

-Acı var mı, acı?

-Anlamadım?

-Alışkanlık kusura bakmayın. Peki, nasıl yetişiyorsunuz bu kadar insana…

-Aslında çoğu zaman yetişemiyoruz. Yani her günaha daveti biz yapmıyoruz. Bazen insan günaha girmek ya da davet konusunda bizden daha yaratıcı, -tövbe hâşâ yaratmak Allaha mahsustur- daha yetenekli- diyelim, olabiliyor.

-Yani?

-Yani insan günaha giriyor sonra bizi suçluyor. Bazen işlenen günahta hiç payımız olmuyor. Yani pirim bize yazılmıyor. İnan ettiğiyle kalıyor. İnsanın melek olması mümkün değil, ama şeytan olması da icâbetmez ya! (Fonzıvın)

-Bu bahsettiğiniz insanlar nasıl insanlar? Onları ayırt edebilir miyiz?

-Zalim hükümdarlar (iktidarlar), Kibirliler, Hain tüccarlar, Fuhuşla uğraşanlar, Yetim malı yiyenler, Namazla-Dinle alay edenler, Öfkesini yenemeyenler, Kötülük düşüneler ve dedikodu edenler. Bunlar bizim yoldaşımızdır. Onlar aynı zamanda çevrelerindekileri de bozmak için uğraşırlar. Bizler bu kişiliklerle uğraşıp zaman kaybetmeyiz onların şeytanları kendileridir. Onlar kendilerine yeterler.

-Peki, birazda işleyişten bahseder misiniz? Nasıl yanaşıyorsunuz insana? Nasıl fısıldıyorsunuz? Onu yoldan nasıl çıkarıyorsunuz? Sizin geldiğinizi nasıl anlarız?

-İsterseniz fotoğraf çekin gazeteye basın şeytanın fotoğrafını çektik diye… Siz iyi misiniz efendi, neden size tekniklerimizden bahsedeyim?

-Ama biraz önce yoldaşınız olan insanların kişilik özelliklerinden bahsettiniz. Burada açık vermediniz mi?

-Efendi, siz insan olarak o özelliklerden hangisini kendinize yakıştırırsınız. Hiç birini değil mi? Hiçbir insan yakıştırmaz zaten o yüzden açık falan vermedim. Hadi size bir kıyak yapayım, buraya kadar gelmişsiniz ölümü göze almışsınız, basit bir şey açıklayayım. Çok karışık tekniklerimiz yok; Ben (Şeytan), bir şeyi gizlemesini değil, yapmasını öğretirim. (P.Heyse)

-Sizin için bir filmde ‘Şeytanın en büyük kurnazlığı kendini olmadığına inandırmakmış’ deniyordu bu doğrumu…

-Kısmen, çünkü;

Haftaya sorumuzun cevabını, mülakatımızın ikinci ve son bölümü ile bu mülakatın nasıl gerçekleştiğine dair detayları bulacaksınız.

Her zamanki gibi KALIN SAĞLICAKLA…