BCA Times
  ÖNE ÇIKAN HABERLER
  • <strong>Altın Kalem Ödüllü Yazar Metin ŞAHİN ile Röportaj</strong>
    Altın Kalem Ödüllü Yazar Metin ŞAHİN ile Röportaj
  • Kahramanmaraş’ta 7.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi
    Kahramanmaraş’ta 7.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi
  • Yazar Prof. Dr. Dr. Naim Derebaşı ile Röportaj
    Yazar Prof. Dr. Dr. Naim Derebaşı ile Röportaj
  • Yazar Rıdvan Serin ile Röportaj
    Yazar Rıdvan Serin ile Röportaj
  • Yazar İhsan Kutlu ile Röportaj
    Yazar İhsan Kutlu ile Röportaj
  • Yazar Ümmühan Yaşar ile Röportaj
    Yazar Ümmühan Yaşar ile Röportaj
  • Altın Kalem Ödülleri Sahiplerini Buluyor
    Altın Kalem Ödülleri Sahiplerini Buluyor
  • Hayatınızı Değiştirecek 20 İnanılmaz Paulo Coelho Sözleri
    Hayatınızı Değiştirecek 20 İnanılmaz Paulo Coelho Sözleri
  • Abdülhamid Han’ın Altın Saati Açık Artırmada
    Abdülhamid Han’ın Altın Saati Açık Artırmada
  • Berlin Indie Film Awards’tan ”Leyla Hanım” Filmine Ödül
    Berlin Indie Film Awards’tan ”Leyla Hanım” Filmine Ödül




YAZARLAR

Ayfer YÜKSEL / Yazar
Ayfer YÜKSEL / Yazar
Eklenme Tarihi: 13 Kasım 2017, Pazartesi 00:05 - Son Güncelleme: 13 Kasım 2017 Pazartesi, 00:05
Font1 Font2 Font3 Font4



 Mutlu Olmak Kolaydır Polyana İçin

 Mutlu olmak kolaydır Polyana için.

Polyana olmak ise daha zordur bilene !

Yıllar önce veli toplantısı için okula gittiğimde okul bahçesinde bekleşirken bir kadının süsüyle püsüyle etrafındaki bir kaç kadını sindirmenin verdiği cesaretle eğitim ve mutluluk üzerine ahkam keşisine ister istemez kulak misafiri olmuştum. Daha doğrusu o yüksek sesle konuşarak sadece kendi yaşam tarzına uygun fikirlerini bana duyurma çabası içerisindeydi. Çünkü okul birincisi olup tüm öğretmenlerin hayranlıkla bahsettiği öğrencinin annesiydim ben.

Kadın ödevlerin çokluğundan, sınavların zorluğundan, kitapların gereksiz bilgilerle donatıldığından, öğretmenlerin baskısından bahsederken sanki eğitimin tüm eksikliklerine yeni bir çözüm getirecekmiş edası da taşıdığındanu diğerleri de hep birlikte baş sallayarak onaylıyorlardı onu.

Uzun, kalabalık ve bomboş bir sohbetin neticesinde gelinen noktada söylenmeyen tek cümle okulun gereksizliğiydi neredeyse. Ve sonunda kadın çözümünü getirdi tüm bu olumsuzluklara “ Onu bunu bilmem. Ders derste ögrenilecek. Öğretmen tam yapacak işini. Çocukta eve döndüğünde çoçukluğunu yaşayacak biraz. Top oynayacak, bisikletine binecek, kaykayında kayacak. Öğretmenin görevini ben yapacak değilim. Zaten vaktimde yok. Çok hareketli bir hayatım var. Aile çevremiz geniş. Gelenimiz gidenimiz çok. Önemli olan benim çocuğumun mutluluğu. Arkadaşları sokakta oynarken onu evde hapsedemem doğrusu”

İşte lafın tam burasında dayanamayıp kadına seslendim. “Çocuğunuzun, çoçukluk yıllarından çıktığı dönemlerdeki mutluluğu için ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi merak ettim! “ diyerek.

O önce sustu. Ardından gözlerini kıstı; daha öncesinde bunu hiç düşünmediği veya nasıl olsa bir ekmek kapısı bulur düşüncesiyle umursamadığı her halinden belliydi. Onun üstün beynini daha da yormak istemediğimdem ben fikrimi söyledim. Boş beyinle boş sokaklarda mutluluğu arayan avarelerin yolunun sonunu hiç te iç açıcı olduğunu sanmıyorum. Hatta evinizin dışında ki bir mahkumiyet bile olasılıklar arasında. Üstelik tüm gerçekliğiyle. Demir parmaklıkları, demir kapılarıyla!

Sonra da o hala akıl karmaşaşası içindeyden onun belki de o günden sonraki hayatını etkileyecek sorumu sordum ona. Siz çocuğunuzun hangi mekanda mahkum olmasını istersiniz? Sorumun cevabının onda olmadığını bildiğimden sorumun cevabını kendim verdim.

Mahkumiyet; ne gerçek anlamda demirin pas kokusuyla ne de evdeki ders telaşı ile sınırlıdır. Bilinçli yaşlarımızdaki yaşamın zorluklarıyla mücadele edebilmemiz için öncesinde tam teşekküllü bir hazırlığınızın olması gerekir. Savaşa mahkum olabilirsiniz örneğin barışın değerini bilmediğinizden. Barışın gerekliliğini ve önemliliğini öğrenmeniz ise sadece eğitim ile gerçekleşebilir.

Özgürlüğünüz elinden gidip, suskunluğa, baskıya, yok sayılmazlığa mahkumda olabilirsiniz; eğer zamanında hakkı hukuku öğrenmeyip kendinizi savunacak argümanlara sahip değilseniz. Bu argümanları ise boş sokaklarda değil sadece alfabenin a’sı ve z’si arasında gezinirken elde edenirsiniz.

Yaşam yolunda en korkutuğunuz mahkumiyet yoksulluk iken, zamanı avareliğe teslim etmek cesaret ve mutluluk arayışı değil, tam tersine tembellik ve gaflet içinde olmaktadır. Öylesine can yakıcı bir böcekttir ki fakirlik, sadece hayatınızı değil kişiliğinizi bile kökünden değiştirebilir. Çalarsınız çırparsınız, kıyarsınız, kıskanırsınız, sadırırsınız, öldürürsünüz, yanlış doğru kavramında bocalayıp durursunuz ve siz diye birşey kalmaz ortalıkta. Lakin kimseyi suçlamaya hakkınız yok. Nedeni sizsiniz! Çünkü en kıymetli zamanlarınızı mutluluk sandığınız gereksiz eğlencelerin peşindeyken harcayıp gittiniz.

En kötüsü ise bilgisizliğe ve cahilliğe mahküm olmaktır. Bilmeden bilmiş gibi, görmeden görmüş gibi, duymadan duymuş gibinin ötesine geçemediğinizden, mutluluğundan da gibisini yaşamaktan ve yaşatmaktan bir türlü kurtulmayı beceremezsiniz.

Başarısızlığınız ve pişmanlığınız içinizi kemirip dururken, kendinize itiraf edemediğiniz hatalarınızın üstünü örtecek nedenler arayıp, saldırganlaşarak etrafınınızda başka suçlular arayıp durursunuz. İlk suçlu devlettir genellikle sonrasında; kanununa, yasasına, sistemine, ekonomisine, iş verenine, okumuşuna, okuluna, öğretenine, başararına, zenginine, basamak atlayana, köşeyi dönenine ağzınız dolu dolu kusarsınız.

Ama birileri kalkıp size şu soruyu sorarlar. Madem ki bütün olumsuzlukların farkındaydınız neden kaykayın üstünde bütün zamanını harcatarak çocuğunuzun hayatını kaydırdınız. Ülkenin bilindik problemlerine bu denli hakimdiniz de, neden ona çözüm getirebilecek bir çocuğu yanlış yönlendirerek heba ettiniz.

Gökten inecek zembili bekliyorsanız eğer, en büyük gafletiniz bu olur doğrusu. Çünkü, asıl o emek vereni ödüllendirir bilesiniz.

Bu yüzden amacınız mutluluk ise ki böyle olmalı, yaşamın süpriz olmayan ani inişlerinde önünüze çıkabilecek zorluklarına mahkum olamamak için çok çalışıp, emek verip, savunma mekanizmalarınızı kurmalısınız. Nerde, hangi şehirde , hangi ülkede , hangi koşulda yaşarsanız yaşayın eğitime ayıracak vakti mutlaka bulmalısınız.

Bahaneniz zaman ise,

Zaman bile güler geçer bu tespitinize.

Çünkü o emrinize amade zaten.

Sadece hızlıdır biraz.

Ya onunla yürüyeceksiniz ya da:

Arkasından bakakalıcaksınız pişmanlıklarınızla öylece.

Mutlu olmak kolaydır Polyana için. Polyana olmak ise daha zordur bilene!

İş böyleyken zaman ayırıp koşullar her ne olursa olsun eğitime gereken emeği vermek en kolayı değil mi  sizce?

 


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN