Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry | BCA Times




  ÖNE ÇIKAN HABERLER

Küçük Prens  / Antoine de Saint-Exupéry
Eklenme Tarihi: 3 Kasım 2017, Cuma 02:15 - Son Güncelleme: 3 Kasım 2017 Cuma, 02:15
Font1 Font2 Font3 Font4



Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry
Yazar, kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla keşif uçuşu yaparken, Akdeniz üzerinde kaybolur ve bir daha kendisinden haber alınamaz.

 

Pilot Antoine de Saint-Exupíery tarafından, 1943 tamamlanan roman, New York`ta bir otel odasında bitirilmiÅŸ. Kitapta yazarın çizimleride yer almaktadır. Kitap ilk yazıldığı zaman ÅŸu anki halinden çok daha uzundur. Fakat romanı kısaltması istendiÄŸinden ÅŸu anki haline gelmiÅŸtir. Hikayemiz Sahra Çölü’ne düÅŸen bir pilotun, Küçük Prens’le karşılaÅŸmasını anlatıyor. Sevgi, aÅŸk, deÄŸer, insanların aptallıkları, deÄŸer verdikleri, unuttukları ve tüm bunlara çocukların bakış açısını ekleyerek hikayesini anlatıyor. BaÅŸka bir gezegenden gelen Küçük Prens’in diÄŸer gezegenlerde karşılaÅŸtığı kimseler ve onların yaÅŸam tarzları, yaptıkları gibi konularda da insanların nelere önem verdikleri çocuklara aktarılıyor.

Yazar, kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla keÅŸif uçuÅŸu yaparken, Akdeniz üzerinde kaybolur ve bir daha kendisinden haber alınamaz. Çok sonra 1998 yılında balıkçının yılı geldiÄŸinde, Marsilyalı bir balıkçı, üzerinde antoine de saint-exupéry’nin adı bulunan bir bilekliÄŸi su üstüne çıkarır. 2004 yılında, bilekliÄŸin bulunduÄŸu bölgede yapılan su altı araÅŸtırmalarında ise yazarın, Lockheed p-38 lightning model uçağı bulunur. Ancak uçak bir çarğışma sırasında düÅŸürülmemiÅŸti. Herhangi bir mermi izinede rastlanılmadı. O güne ait Alman kayıtlarında bir fransız uçağının düÅŸürüldüÄŸü de yazmıyordu. Geriye bir ihtimal kalıyordu Antoine de Saint-Exupéry, dünyaya bir savaÅŸ uçağı içinde veda etmiÅŸti. Fransa`da çok sevilen Küçük Prens`in resmi 50 franklık banknotların üzerine basıldı. Her sevdiÄŸimiz ÅŸeyi paraların üzerine basma saçmalığından kurtulduÄŸumuz gün en mutlu günlerimden biri olacak. Sadece bize özgü olmamasında dolayı mutluyum. Bu saçmalığı geliÅŸmiÅŸ tüm ülkelerin de yapıyor olması inanın bana büyük bir ümit vermesede, her insanda aynı derecede kompleks, aynı derece de egonun bulunduÄŸunu hissettiriyor. 

Kitapta en fazla tartışılan ve yasaklanması gerektiÄŸi düÅŸünülen kısım ise Türk bir astronumun B612 adlı asterodi bulması kısmıdır. Asteroidi uluslararası bir kongrede anlatır ama fesli kafası ve ÅŸalvarından dolayı kimse onu dinlemez. Ama bir Türk diktatörün kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlamasından sonra aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur. Aslında burada avrupanın ne ÅŸekilci ve ne kadar dar görüÅŸlü olduÄŸu eleÅŸtiriliyor. Türklerle alakalı kötü bir ÅŸey barındırmıyor. Türk diktatörü ise Mustafa Kemal oluyor. Yazara göre diktatör olabilir, kendi görüÅŸüdür kimse birÅŸey diyemez. Fikir özgürlüÄŸü, düÅŸünce özgürlüÄŸüne saygı duymak lazım, bence burada da yanlış bir ÅŸey yok. Herkesin görüÅŸü farklıdır, saygı duymamız lazım. Adolf Hitler’i çok seven, yaptıklarını doÄŸru bulan binlerce insan var biliyorsunuz. Hatta o kadar geriye gitmeye bile gerek yok. Yakın tarihimizde bile birçok insan var insan yerine koymak bile imkanlı deÄŸilken yerlere göklere sığdırılamayan… Yazarın burada kime ne dediÄŸi ya da ne olarak gördüÄŸü yazarı ilgilendiren bir durum. Bir genelleme ya da sosyolojik bir tez deÄŸil bir ÅŸey deÄŸil. Bunu abartıp, bundan bir kompleks edinerek çeviriyi farklı yapmak çok büyük yanlış bana göre. Ä°nsan ÅŸunu düÅŸünmeden edemiyor o zaman “demek daha nice kitaplar bize istenildiÄŸi gibi okutuluyor…” Eserlerde yapılan bu tip deÄŸiÅŸiklikleri çok büyük saygısızlık oluyor görüyorum ve kınıyorum.

 

Burada en büyük ayıp çeviri sırasında yapılan deÄŸiÅŸikliktir. Bu deÄŸiÅŸikliÄŸin çevirmenler tarafından yapılmadığını düÅŸünüyorum. Benim okuduÄŸum çeviri Cemal Süreya ve Tomris Uyar çevirisiydi. Bu iki dev isme laf etmek kesinlikle yakışık almaz. Çeviride farklı kelimeler kullanmalarını düÅŸünmek ise yanlış olur. Çok fazla tepki aldığı için “diktatör” kısmı “lider” olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ ve bunun içinde Can Yayınları’nı suçlamak yanlış olur. Burda ayıplanması gereken, yazarın eserine ve düÅŸüncesine saygısızlık yaparak, “bu böyle olmaz böyle olmalı” diyerek deÄŸiÅŸtirenlerdir. Aklımın almadığı çocuk romanında bile komplekslerin devreye girmesi, yazarların eserlerine kötü sözler söylenmesi ve tabiki bu eserleri yasaklamaya çalışan kesim. Aynı tip olayın, bir Fransız liderine, Roma imparatoruna ya da Müslüman/Hristiyan/Musevi birine yapıldığını düÅŸünelim, tepkiler böyle mi olacaktı acaba? Yine yasaklanmalı denecek miydi? Hiç sanmıyorum…

Tamamen tarafsız, özgür ve iyi niyetli düÅŸünen bir toplum dileÄŸiyle.

Ä°yi okumalar.


Bu haberlerde ilginizi çekebilir!