ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Sabah uyandığımda pencereden sızan güneşin ışıltısına neden gözlerini kapattın? Meltemsiz miydi sabah serinliği? Perden kımıldamadı hiç. Bahçen yok muydu senin? Kara ağacın, çamın, salkım söğütün… Veya bir avuç toprağın veya birazcık yeşil çimenin, birkaç papatyan… Görmedin mi hiç turuncu sinek kuşunun kanat çırpışındaki sonsuzluk işaretini? Anlamsız mıydı sence, kanat çırpışındaki hızın ona özel fiziğe uyumu? Kuramı ona mı aitti bu yaradılışın sorguladın mı hiç? Veya kime veya neye… Ya karıncalara ne dersin! Kurdukları düzenin işlevsel kararlılığı ürkütücü değil mi? Sırtlarındaki yükle vazgeçmeden, pes etmenden, yaşama dahil olmaları sadece rastlantı mı sence? Yargısız ifademle sadece gördüğüm gerçeğin, görüntüsünü sunarak oluşturduğum soru ise yine sana! Beyinsel üstünlüğümüze rağmen, bu bunalım, bu kendini bulamama, bu arayış, bu doyumsuzluk niye? Bir karınca kadar yaşamı hissetmemenin nedeni ne?
Arora ışıklarını görmemiş olsan bile, hissedebilirsin aslında! Gözlerini kapatıp yıldızlar oluştur irisinde, sonra elini uzatıp tek tek topla onları avcunun içinde ve bekle… Gözlerindeki karanlıkta biraz sonra güneş patlayacak ve sarısından moruna kuzey ışıklarını gönderecek sana tüm ihtişamıyla… Eğer hayal diyorsan bu söylediklerime; o zaman kalk, toparlan, bunalımı bırak ve harekete geç. Görmek istiyorsan eğer Alaska’nın buzulunda ışıldayan kuzey ışıklarını dünya gözüyle…
Neden hep karmaşa, hep kaos? Neden illaki isyan, itiraz? Bilineni tam anladığından emin misin ki bilinmeyenin peşinden koşuyorsun? Gördüğün, yaşadığın, izlediğin belki de zaman zaman içinde olduğun insani çirkinlikler; isyanının ve itirazının nedeniyken ve üstelik yanlışlar ile ilgili farkındalığın bu denli gelişmişken, neden hala tavsiyelerinde insan fıtratındaki benzeşik içgüdülerin hayvani taraflarını ortaya çıkarma niyetindesin?
Yaşadığın veya sana yaşatılan zorluklar neticesinde, yaptığın hatalara ortak bulma çabasındaki içindeki pişmanlık sızısını dindirme isteği anlaşılır olmakla birlikte bilmelisinki; içgüdüsel çirkin dürtülerin su üstüne çıkmasında ziyade bataklığa gömülmesi daha hayırlı ve daha insana yakışandır. Bunu başarabilmek ise oldukça kolaydır. Çünkü; insana bahşedilen beyin gücü ve irade, kişiye özel bir lütufla sağı solu belli olmayan ve senin canını sıkan tüm çirkinliklerin nedeni olan nefise hükmetmeye müktedirdir…
Bu yüzden sadece aklını kullanman yeterli, yanlışlarını tespit ettiğin dünyayı ve yaşamı düzeltmek için. Ama önce cesaretle bir adım daha at ve bilimsiz, ilimsiz üstelik desteksiz, yıpranmış duygularınla oluşturduğun hatalarını; henüz anlamadığın evrensel oluşumun anlamına yükleme. Çünkü koca bir evrende sen bir nokta kadar bile değilken, inandığımız Allah neden senin kötülüğünü istesin? Hatalarının tek suçlusu sensin.
Ama herşeye rağmen asla vazgeçme doğruyu bulma çabandan! Yolun yarısını geçmişsin zaten; yanlışlıkları, çirkinlikleri hem yaşamış hem görmüşsün, hataları tespit etmişsin, insanları renk, dil, din, ırk ayrımıyla değil, kişilik ve karakterlerindeki yapısal bozukluklar veya güzellikler ile kategorize etmişsin. Yani neredeyse önündeki sınavı geçmek üzeresin. Geçmişin üstünü kapat gitsin…
Çünkü sen bir süreliğine dünya üzerindesin. Yelkovan ise nallarını takmış koşturup duruyor, dizginleri zamanın ellerinde! Geçmişin, geçmişini mahfetmiş zaten. Geleceğini de mahfetmesine izin verme!
Geçmişinde her neysen!
İster katil ol; kısasa kısasında, cezanda mazlum!
İster zalim ol; göz perdelerinde mahkum!
İster sarhoş ol; nefsin esaretinde, çaresiz!
İster aldat; kandırmacanda kendin kaybolurken!
İster küfret; ağız pisliğinde zehirlenirken!
İster seviş; sevmeden, cinsellikte sapkınca!
İster kaybol inançsızlıkta; arayışlarda radikalleşip!
Ama artık bilinçlisin belli ki! Çabalamışsın doğruyu bulmak için. Sormuşsun, sorgulamışsın, suçlamışsın, yargılamışsın. Ta dibine inmişsin!
Bence problemi çözmek üzeresin geriye bir toplama işlemi kalmış sadece. Toplama işaretini de koymayı unutma ki bütün çaban boşuna gitmesin.
Arayışlarınızda doğru yolu bulmanız dileğiyle…