ÖNE ÇIKAN HABERLER |
“Örümcekler,” dedi Profesör J.R.R. Tolkien, kelimeyi elinde tuttuÄŸu pipo kadar dikkatli bir ÅŸekilde ele alarak, “kuzeylilerin hayal gücünün önemli korku öÄŸelerindendir.” Artık 76 yaşında olan profesör, hem Hobbit’in hem de çaÄŸdaÅŸ yayımcılık tarihinde çok satanlar listesinin basamaklarını en yavaÅŸ çıkan üç bölümlük epik peri masalı Yüzüklerin Efendisi’nin yazarı. Akademik repertuvarında bulunan ejderhalardan ve diÄŸer dehÅŸetengiz ÅŸeylerden bahsediyordu.
Yarattığı canavarlardan birini, insan yiyen diÅŸi bir örümceÄŸimsiyi anlatırken, “DiÅŸi canavar, erkeÄŸinden kesinlikle daha ölümcül deÄŸil ama daha farklı. Kan emen, boÄŸan ve tuzaÄŸa düÅŸüren bir yaratık o,” diyor.
Emekli bir Oxford filoloÄŸu ve yazdıklarını ispat etmeye alışık biri olan Profesör Tolkien’e göre, fantazyada bile olsa, her ÅŸey belirgin olmalı. Kendi yarattığı harikalar dünyasında, av alanındaki beyaz bir avcının kesinliÄŸiyle hareket ediyor. Cüceleri detaylı soy aÄŸaçlarına sahiptir. Elflerinin kendilerine ait, dikkatle oluÅŸturulmuÅŸ dilleri vardır. Büyücüleri birliklerinin kurallarına göre çalışır. Tüm karakterleri içinde en meÅŸhuru olan hobbitler ise gözle görülür derecede gerçekçi bir ırktır: boÄŸazlarına düÅŸkündürler, hediye verirler, evleriyle gurur duyarlar, göbeklidirler ve yerel haber ajansınız kadar inanılırdırlar.
John Ronald Reuel Tolkien sizi kütüphane görevi gören sıkış tepiÅŸ garajına götürdüÄŸünde Orta-Dünya’nın büyüsüne ve efsanesine, Yüzüklerin Efendisi’nin üç boyutlu doÄŸum evrenine de götürmüÅŸ oluyor aynı zamanda. Garajın kendisi bir harikalar maÄŸarası deÄŸil elbette. EÄŸer ona ait olmasaydı Oxford’un sıradan bir mahallesindeki bir yerden, profesörünki ile komÅŸusunun evinin arasına sıkışmış, dosyalarla ve bahçe sandalyeleriyle dolu sıkıcı bir odadan fazlası olmazdı.
Kendini “tıknaz” olarak tanımlayan Tolkien gri gözlü, bronz tenli, gümüÅŸ renginde saçları olan ve kararlı, çabuk konuÅŸan biri. Bundan elli yıl önce kibar bir toprak aÄŸası olabilirmiÅŸ. Her hobbitin güvenebileceÄŸi, her ejderhanın karşısında korkuyla sinebileceÄŸi ve her elfin arkadaÅŸ olarak kabul edebileceÄŸi bir adam o. Hiç çaba göstermeden, açık açık kendisine hayranlık duyduÄŸu kadar -çekiciliÄŸi de burada yatıyor- sizi de ona hayranlık duymaya itiyor.
Yazdıklarında gizli, ÅŸeytani anlamlar aramayı kendine iÅŸ edinen küçük ama öfkeli Yüzük-karşıtı zümre için profesörün coÅŸkulu tavırları rahatsız edici olabilir. Ama kendini Yüzüklerin Efendisi’ne adayanlar için bu durum onu kusursuz bir kült-kahramana dönüÅŸtürüyor.
Tolkienciler çoÄŸunlukla akademisyenlerden ve mürekkep yalayan kesimden oluÅŸsa da hepsi öyle deÄŸil. Winnipeg’den ev hanımları, Woomera’dan roketbilimciler, Las Vegas’dan popçular ona mektup yolluyorlar. Reklamcılar Londra barlarında onu tartışıyor. Almanlar, Ä°spanyollar, Portekizliler, Polonyalılar, Japonlar, Ä°srailliler, Ä°sveçliler,Hollandalılar ve Danimarkalılar onu kendi dillerinde okuyorlar.
Ayrıca eserlerini San Fransisco’dan tutun da Ä°stanbul ve Nepal gibi çok uzaklara götüren hippiler için de edebi uyuÅŸturucu niteliÄŸinde kendisi.
Kitapları seks, küfür, eÅŸcinsellik ve sadizm, yani yirminci yüzyılın kurgusunu ticari olarak arzulanabilir kılan ÅŸeylerin neredeyse hiçbirini içermese de Profesör’le ve eserleriyle alakalı olan herkes için Orta-Dünya’nın taşı toprağı altındandır.
KonuÅŸurken hep yaptığı gibi odayı arşınlarken, “Hiçbir zaman maddi anlamda bir baÅŸarı elde etmeyi beklemedim,” dedi Tolkien. “Aslında, 30’larda Hobbit’i yazarken ticari bir baskı yapacağını bile hiç düÅŸünmemiÅŸtim.
“Her ÅŸey biraz ek gelir için sınav kağıtları okurken baÅŸladı. Tam bir ızdıraptı. DüÅŸük maaÅŸla çalışan bir profesör olmanın en büyük trajedilerden biri de bayağı iÅŸler yapmak zorunda kalmasıdır. Kendisinden belirli bir konumu koruyup, çocuklarını iyi okullara göndermesi beklenir. Eh, ben de bir gün sınav kitabının içinde boÅŸ bir kağıda denk geldim ve ‘Topraktaki bir kovukta bir hobbit yaÅŸar,’ diye çiziktirdim.
Yüzüklerin Efendisi’nin ilk taslaklarından birini içeren bir sayfa.
“O zamanlar bu yaratıklarla ilgili daha fazlasını bilmiyordum ve bu anlattıklarım hikaye oluÅŸmadan yıllar önceydi. O kelimenin nereden çıktığını bilmiyorum. Zihninize gem vuramıyorsunuz. Sinclair Lewis’in Babbitt’iyle alakalı olabilirdi. Ama bazı insanların düÅŸündüÄŸünün aksine kesinlikle tavÅŸan (rabbit) kelimesiyle alakası yok. Babbitt de tıpkı hobbitler gibi malı mülküyle böbürlenir. Dünyası onlarınki kadar sınırlıdır.”
Profesör Tolkien, hobbitlerin sınırlı dünyasından bahsederken evlerini yerin içine inÅŸa ettikleri, yuvarlak kapı ve pencerelerle donattıkları ve eÅŸyalarını uysallıkla seyredip soy aÄŸaçlarını inceledikleri ana vatanları Shire’dan baÅŸkasını kastetmiyordu. Ama Bilbo Baggins’in beklenmedik macerasının geçtiÄŸi Orta-Dünya’nın geri kalanı bataklıklarıyla ve daÄŸlarıyla, korkuyla ve güzellikle dolu engin bir ufuk.
Tolkien, Oxford’daki arkadaÅŸlarından birkaçının Hobbit’i okumasına izin vermiÅŸ. Bunlardan birisi, bir öÄŸretmen, kitabı öÄŸrencilerinden Susan Dagnell’a ödünç vermiÅŸ. Aradan biraz zaman geçtikten sonra, Bayan Dagnell, Allen & Unwin Yayınevi’nde iÅŸe girince, Tolkien’in eserini bir çocuk kitabı olarak basmayı önermiÅŸ. Sör Stanley Unwin de kitabı okuma görevini o zamanlar on yaşında olan oÄŸlu Rayner’a vermiÅŸ. (Sör Stanley, “Ona bir ÅŸilin vermiÅŸtim,” diye hatırlıyor.)
Hobbit çok satanlar listesini girmese de okurlar Orta-Dünya karşısında büyülemiÅŸ ve bunun üzerine Allen & Unwin bir devam kitabı talep etmiÅŸ. Tolkien de onlara Silmarillion’u önermiÅŸ. 1916’da yazmaya baÅŸladığı, insanların ve elflerin sislerle kaplı baÅŸlangıç efsanesini. Ama kitap Museum Street’te, fazla karanlık ve Keltik olduÄŸu için reddedilmiÅŸ. “Çok haklılardı,” diye anımsıyor Tolkien. Åžu sıralar o kitabı tekrar gözden geçiriyor.
Her ne kadar kronolojik olarak Orta-Dünya tarihinde Hobbit’ten sonra da gelse, Yüzüklerin Efendisi’ni yazmaya daha önce baÅŸlamış Tolkien. Silmarillion reddedildiÄŸinde de bir kez daha Bilbo’nun yeÄŸeni Frodo ile Gandalf adındaki yüce büyücünün kahramanlıklarını anlatan Yüzüklerin Efendisi‘ne geri dönmüÅŸ. Kalıplı el yazması on dört yıl içinde, yavaÅŸ yavaÅŸ ÅŸeklini almış.
1954’te, eserin ilk iki cildini bastığında rakipleri tarafından “delirdiÄŸi” iddia edilen Sör Stanley Unwin, “Elyazması elime ulaÅŸtığında Japonya’daydım. Rayner bana bunun büyük bir risk gibi gözüktüÄŸünü yazmıştı. O vakitlerde çok satanlar en fazla 18 ÅŸilinden satılırken, tanesi 21 ÅŸilinden üç cilt halinde basılması gerekecekti. Ama Rayner yazdıklarına, ‘Dahice bir eser olduÄŸuna ÅŸüphe yok,’ diye eklemiÅŸti. Ben de kitabı basması için telgraf çektim.
“Altmış üç yıl boyunca bastığım tüm kitaplar arasında ÅŸaÅŸmaz bir özgüvenle, ölümümden çok sonra da satar diyebileceÄŸim çok az ÅŸey var. Bu eser, hiç ÅŸüphesiz öyle.”
Tolkien’in hayali mekânları, lisan yaratma tercihinin sonucunda ortaya çıkmış. “Lisan yaratmak isteyen herhangi biri,” diyor, “o lisanın kendini geliÅŸtirebileceÄŸi bir çevreye ve tarihe gereksinim duyacağını bilir. Gerçek bir lisan asla yaratılmaz elbette. DoÄŸal bir ÅŸeydir. KonuÅŸarak büyüdüÄŸünüz lisana, ana lisanınız demek yanlıştır. Çünkü deÄŸildir. O, size öÄŸretilmiÅŸ ilk dildir. Bir hayvanın tamamen kafasından uydurduÄŸu, kullanılmış bir üründür.“
Tolkien’in Orta-Dünyası halklarıyla, tarihiyle ve mantık çerçevesinde birbirleriyle bütün olmuÅŸ dilleriyle ruhani olarak kuzeydoÄŸu Avrupa’yla benzerdir. Ama sınırları, mûmak denen yaratıkların sırtında savaÅŸan, siyah derili halkın bulunduÄŸu güneye ve “tahminen Balkanlar’da bir yerde” bulunan ÅŸeytani Mordor’un bulunduÄŸu doÄŸuya kadar uzanır.
Tolkien’in arkadaşı ve kendisi gibi bir yazar olan merhum C.S. Lewis, Yüzüklerin Efendisi’nin geliÅŸimine “büyük katkıda” bulunmuÅŸ ama her zaman sessizce takdir etmekle yetinmemiÅŸ. “Bölümleri bitirdiÄŸimde yüksek sesle okumamda ısrar edip önerilerde bulunurdu. Kabul etmediÄŸimdeyse sinirlenirdi. Bir keresinde, ‘Seni etkilemeye çalışmak boÅŸuna çünkü bu mümkün deÄŸil,’ demiÅŸti. Ama bu pek doÄŸru deÄŸildi. Ne zaman, ‘Daha iyisini yapabilirsin. Daha iyisi Tolkien, lütfen!’ dediÄŸinde denerdim.“
Profesör Tolkien, Yüzüklerin Efendisi‘nin daktiloda yazılmış 4.200 sayfalık ilk kopyasını, Milwauke’nin Wisconsin kentindeki Marquette Üniversitesi’ne satmış: “Bu evi alabilmek için paraya fena halde ihtiyacım vardı.”
Tolkien, Güney Afrika’daki Bloemfontein’de doÄŸmuÅŸ. “Ä°ngiltere’ye getirildiÄŸimde 3 yaşındaydım,” diyor. “BildiÄŸim kurak ve çorak yerlerden sonra, güzelim Ä°ngiliz çiçeklerinin ve çimenlerinin tadını çıkarmak için çoktan ‘eÄŸitilmiÅŸ’ gibiydim. Ä°ngiltere’ye geldiÄŸimde tuhaf bir eve dönüÅŸ hissi yaÅŸadım. Hobbit meselesi on iki yaşımda, kısmen anne babamın ölmesiyle biten çocukluÄŸumun, ebeveynlerimi özlediÄŸim dönemin bir parçası olarak baÅŸladı.“
Birmingham’ın kırsal kesimlerinde yer alan Sarehole’un déjà vu manzarası Shire’a model olmuÅŸ.
“Çocukken, hep lisan uydururdum ama o zamanlar bu sadece bir yaramazlık sayılırdı. Fakir çocukların burs kazanmaya odaklanması gerekiyordu. Latince ve Yunanca çalışmam gerekirken, ben gidip Galce ve Ä°ngilizce çalıştım. Ä°ngilizceye odaklanmam gerekirken, ben gidip Fince öÄŸrendim. Hiçbir zaman elimdeki iÅŸi yapamadım,” diye anımsıyor.
Birmingham’daki Kral Altıncı Edward Okulu’nda burslu öÄŸrencilik yaptı, oradan Oxford’a geçti. Somme’daki Lancashire Askeri Okulu’na gidip, Yüzüklerin Efendisi’nde korkunç yankısını bulan, yanmış ve parçalanmış yerler gördü. Sonraki yıllarda önce Leeds Üniversitesi’nde, ardından Oxford’da akademik baÅŸarılar elde etti. Ama bursu devam ederken, zihni her zaman gizemli peri ülkesiyle fazlaca meÅŸguldü.
Burası onun için güzellikle, tehlikeyle, sevinçle ve üzüntüyle dolu zengin ve harika bir diyardı – kendi iyiliÄŸi için eÄŸlenip, dağılmamasını saÄŸlayacak bir yer.
O yüzden, doÄŸal olarak, Yüzüklerin Efendisi’ne “anlamlar” yüklemeye çalışan öÄŸrencisine direniyor. “Kitap,” diyor, “kendinden baÅŸka bir ÅŸey anlatmıyor. Hiçbir alegorik, etik, dini veya siyasi amaç taşımıyor. Günümüz savaÅŸlarıyla ya da atom bombalarıyla alakalı deÄŸil, Hitler de hikayenin kötü adamı deÄŸil.”
Peki peri masalları efsanevi zaman ve mekanlarla kısıtlanmalı mıdır, ya da çaÄŸdaÅŸ zaman ve mekanlarda sahnelenebilir mi? “Sahnelenemezler,” diyor, “çaÄŸdaÅŸ, teknolojik bir deyimden bahsetmiyorsanız hayır. Okuyucu periler ülkesine istekli bir inançsızlıkla yaklaÅŸmalı. EÄŸer bir ÅŸey teknolojiyle kontrol edilebiliyorsa, büyünün varlığı orada sona erer.”
Tolkien peri masallarının seviyesinin yüzyıllar içinde, sadece çok küçük çocuklara uygun görülene kadar düÅŸürülmesini esefle karşılıyor. Hepsinden önemlisi ise, ahlak dersi veren hikayeleri sevmiyor: “Çocukken Hans Andersen’e tahammül edemezdim, hâlâ da edemiyorum.”
“ÇocukluÄŸa yönelik hassaslık çağı, çocukların aklına ve ihtiyaçlarına göre uyarlanarak korkutucu derecede olgunlaÅŸmamış hikâyeler üretmiÅŸtir. Eski masallar, uygun olmadığı düÅŸünülerek sansürlenmiÅŸtir. Bu taklitler genelde ya saçma ya da dayatmacıdırlar veya hâlihazırda orada bulunan ebeveynlere kıs kıs gülüyorlardır…” diye yazmış bir keresinde.
Bize verdiÄŸi röportajdaysa ÅŸöyle dedi: “Ä°nanılır peri masalları, yoÄŸun bir ÅŸekilde pratik olmalıdır. Ne kadar kabataslak olsa da bir haritanız olmalı. Öteki türlü saÄŸda solda, başıboÅŸ bir halde dolanırsınız. Yüzüklerin Efendisi’nde hiç kimseyi bir günde gidemeyeceÄŸi bir yola göndermedim.”
Christopher Lee, Yüzüklerin Efendisi’nin film versiyonunda ak büyücü Saruman rolünde.
Orta-Dünya, yaratıcısı için o kadar gerçek ki, kitaba karakterlerinin “gerçek” geçmiÅŸlerini, sosyolojik ve psikolojik temellerini içeren 127 sayfalık bir sözlükçe ekledi. Tolkien için bir hobbiti takvimsiz ve soy aÄŸaçsız bırakmak, onu etsiz kemiksiz bırakmak anlamına geliyor.
Aynı sebepten ötürü yarattığı lisanlara heceler ve vurgular, el yazıları, alfabeler ve kelime türleri eÅŸlik etmeli. “Onları,” diye açıklıyor Tolkien, “bilimsel yöntemlerle oluÅŸturdum. En azından elflerin tarihi kadar toplu ve eksiksiz olmalılar.”
Tolkien’in düÅŸüncesine göre, Amerika’daki öÄŸrencilerin Yüzüklerin Efendisi’ne devasa bir ilgi duymasını tetikleyen ÅŸey de bu sözlükçe. “ÇoÄŸu, düpedüz ergen ÅŸeyleri. Öyle olmasını istemedim ama onlar için kusursuz oldu bu. Sanırım gerçek olma ihtimali olan ÅŸeylere doÄŸru çekiliyorlar.”
Sonuç olarak, Profesör Tolkien medeniyet yaratmak isteyenlere entelektüel bir Lego seti sunmuÅŸ oldu. ÖÄŸrenciler, onun icat ettiÄŸi dillerde kelime türleri arıyorlar. Yeni ve geliÅŸmiÅŸ bir Orta-Dünya yaratıyorlar. Hobbit evleri inÅŸa ediyorlar. Orta-Dünya tarihinin kayıtlı olmayan kısımlarını yazarak dolduruyorlar.
Bariz bir ÅŸefkatle “akıl almaz bir çılgınlık” olarak adlandırdığı bu akımı 1965 yılında, Amerika’da baÅŸlatan ÅŸey, Ace Books’un Yüzüklerin Efendisi’nin ciltsiz baskılarını kendisinden izinsiz olarak basmasıydı. Hobbit’in ve Yüzüklerin Efendisi‘nin önceki ciltli baskıları, aralarında W.H Auden’ın da bulunduÄŸu kısıtlı bir çevre içinde, önemsiz rakamlarda satmıştı. Ace’in baskısı ucuzdu ve bir anda kampüsteki kitapçılar talebi karşılayamaz olmuÅŸtu.
Ä°zinsiz, yani hak sahibine ödeme yapılmayan bu baskı, yazarın izni olan baskının sebebi oldu. 1965 sonbaharında, Ballantine Books’un bastığı onaylı ciltsiz baskı çıktı. Hobbitçiler saygılarından ötürü, ellerinde aforoz edilmiÅŸi de olsa, kutsanmış baskısını da aldılar. Gerçek aristokratlardaysa orijinal versiyonu olan Ä°ngiltere baskısı var. “DoÄŸru kokuyor,” demiÅŸ bir hayranı.
Tolkien hastaları Ä°ngilizce veya Elf harfleriyle, “YaÅŸa Frodo” ya da “Bastır Gandalf” yazan yaka rozetleri takıyorlar, Tolkien topluluklarına katılıp Elfçe aÅŸk ÅŸiirleri yazıyorlar.
Tolkien film, müzikal komedi, dizi ve kukla gösterileri haklarını satması için sayısız teklif alıyor. Bir yapboz ÅŸirketi, Yüzüklerin Efendisi yapbozu üretmek, bir sabuncu Yüzüklerin Efendisi‘ndeki karakterlerin sabundan oyma figürlerini yapmak için izin istemiÅŸ. Tolkien’e tapanlarsa bu alçakça teklifler karşısında öfkeden deliye dönüyorlar. “Lütfen,” diye yazmış on yedi yaşındaki bir kız, “Yüzüklerin Efendisi’nin filme çekilmesine izin vermeyin. Bu, Büyük Kanyon’a Disneyland yapmak gibi bir ÅŸey olur.”
Donald Swann’ın At the Drop of a Hat grubunun yarısıyla birlikte, kitabın biri Elfçe olan altı ÅŸiirini ÅŸarkıya uyarlaması eserin ÅŸu ana kadarki tek ticari macerasıydı.
Tolkien’e Elfçe ÅŸarkılar nasıl söylenmeli diye sorduÄŸumuzda, “Gregoryen ilahileri gibi,” cevabını veriyor. Sonra kiliselerde duyabileceÄŸiniz türden, titreyen bir kontrtenörle Elf Kraliçesi Galadriel’in veda ÅŸarkısının ilk satırlarını söylüyor:
Ai! laurië lantar lassi súrinen,
Yéni únótime ve radar aldaron! [2]
Åžiddetle, Yüzüklerin Efendisi’nin filme çekilmemesi gerektiÄŸini savunuyor: “Yazılı bir eseri dramatik biçime sıkıştıramazsınız. Odesa’yı filme çekmek daha kolay olurdu. Onda çok daha az olay var. Sadece bir kaç tane fırtına.”
GeçmiÅŸ dönem destan yazarlarıyla aynı kategoriye sokulmaktan hoÅŸlanmıyor. C.S. Lewis bir defasında Aristo’nun Tolkien’e kafa tutamayacağını söylemiÅŸti. Tolkien ise bize, “Aristo’yu tanımam, tanısam da nefret ederdim,” dedi.“ Ayrıca kendisini Malory, Spencer, Cervantes ve Dante’ye benzetiyorlar. Hiçbirini kabul etmiyor. “Cervantes mi?” diye patlıyor. “Romans için bir böcek ilacı gibiydi.” Dante’ye gelince: “Bana çekici gelmiyor. Zarar ve tehlikeyle dolu. Önemsiz ÅŸehirlerdeki önemsiz insanlarla olan önemsiz iliÅŸkileri umurumda deÄŸil.”
“Her halükarda, peri masalı bile olsa, artık çok okumuyorum. Ve sürekli, bulamadığım bir ÅŸeyin peÅŸindeyim,” diyor. Ne olduÄŸunu sorduÄŸumuzda, “Kendi yazdığıma benzer bir ÅŸey arıyorum,” cevabını veriyor.
Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin ilk baskısı.
Bazıları Yüzüklerin Efendisi’ni içerisinde dini etmenler barındırmadığı için eleÅŸtiriyorlar. Tolkien bunu, “Tabii ki Yüzüklerin Efendisi’nde Tanrı var. Yüzük, Hristiyanlık öncesi dönemde geçse de dünyası tek tanrılı,” diyerek reddediyor.
Tek tanrılı mı? O zaman Orta-Dünya’daki Tek Tanrı kim?
Tolkien ÅŸaşırarak: “Tek olan tabii ki! Kitap, Tanrı’nın yarattığı dünyayla ilgili – bu gezegendeki gerçek dünyayla.”
Profesör’e getirdiÄŸimiz Yüzüklerin Efendisi kopyasını imzalar mı diye sorduÄŸumuzda, “Ä°thaf ister misiniz? Nasıl bir ÅŸey olsun?” dedi. Biz de elfçe bir ÅŸeyler istedik. Dikkatlice, icat ettiÄŸi güzel ve akıcı el yazısıyla bir cümle yazdı. “Yüksek Elfçe’de karşılama cümlesi, ‘Elen síla lúmenn’ omentielvo.’ Anlamı: ‘BuluÅŸtuÄŸumuz saatte bir yıldız parlıyor.”