ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Bazı romanlar vardır, en hassas deÄŸerlerimiz üzerine yazılmış olduÄŸu için, söylemek istediÄŸi aslında iyi bir ÅŸey olsa bile, yanlış anlaşılır!
Millet olarak tabu yaptığımız, hakkında en ufacık bir yorumu kaldıramadığımız değerlerimiz var.
En azından benim, üzerine söz söyletmeyeceÄŸim, bir laf edilse panter kesileceÄŸim ve hemen savunmaya geçeceÄŸim derin milli deÄŸerlerim var!
Çanakkale Zaferi de bulardan biri elbette!
UÄŸruna onca film, belgesel yapılsa, kitaplar, destanlar yazılsa yine de yetmeyecek ölçüde büyük bir kahramanlık öyküsü; hayatım boyunca her duyduÄŸumda göz yaÅŸlarına boÄŸan, tüylerimi diken diken eden ve üzerine söylenecek ne çok ÅŸey olan Çanakkale Türküsü; onca ÅŸehit, geçit vermeyen, kendini bu vatana feda eden, siper eden onca askerin efsanesiyle büyüdük hepimiz çocukluÄŸumuzdan beri…
Kelimelerimin anlatmaya yetmeyeceÄŸi hislerim çoÄŸu zaman dolup taşıyor gözlerimden adını bile duysam Çanakkale’nin…
Ä°ÅŸte tam da bu yüzden çok deÄŸerli ya bu kitap!
Milletimiz için bu kadar önemli bir yeri olan Çanakkale Zaferi’ne çok baÅŸka bir pencereden bakıyor Uzun Beyaz Bulut Gelibolu romanı.
Ä°nsan eline aldı mı, bir anda kendini bir efsanenin içinde buluveriyor, aslında günümüzde baÅŸlayan ve ta geçmiÅŸte yaÅŸanmış bir sırra uzanan…
Yeni Zellanda’lı genç bir kadının, atalarının izlerini sürmek için Gelibolu’ya geliÅŸiyle baÅŸlayan hikaye, bizi alıp Çanakkale Savaşı’na; orada yaÅŸanan milli mücadeleden çok, kayıp giden insan hayatlarına; kendi mücadelesi için deÄŸil, milletinin mücadelesi için hiç deÄŸil, baÅŸka bir devlet tarafından cepheye gönderilmiÅŸ Anzak askerlerinin içine düÅŸtüÄŸü anlamsızlığa götürüyor…
Okurken milli duygulardan sıyrılıp hikayenin akıcılığına öyle kaptırıyorsunuz ki kendinizi hem bir Anzak askerinin yerine koyabiliyor, hem bir Türk yiÄŸidi oluyor, hem de gece çöküp ateÅŸ kesilince cephede kurulan insani iliÅŸkilerle duygudan duyguya geçiyorsunuz.
YaÅŸadığınız, öÄŸrendiÄŸiniz, bulunduÄŸunuz yerin çok üstünde ve çok ötesinde, sadece insan olarak deÄŸerlendirirken olanları, göz yaÅŸlarınıza hakim olamıyorsunuz çoÄŸu zaman…
Bu kitap bize Çanakkale Destanı’nı anlatmıyor aslında. Bu kitap, insanlık var olduÄŸundan bu yana yaÅŸanan savaÅŸların, sebebi ne olursa olsun, her türlü savaşın, sonucunda zafer bile kazanılmış olsa, efsaneler bile yazdırmış olsa, insan hayatına nasıl zarar verdiÄŸini, nasıl yıkımlar yarattığını, yaÅŸamı nasıl da param parça ettiÄŸini anlatıyor!
Bu kitap, savaşın kaybedeni, kazananı olmadığını, aslında her defasında kaybedenin “insanlık” olduÄŸunu gösteriyor.
Bunu yaparken bizim için çok kıymetli ve bir o kadar kayıplar verdiÄŸimiz tarihi zaferi zemin yapıyor kendine. Ä°ÅŸte bu yüzden de eleÅŸtiriliyor kimilerince… Çünkü Çanakkale Zaferi bizim için kutsal bir dava, asla üstüne söz söylenemeyen, oysa ki kitap, kahramanlık destanı anlatmıyor! SavaÅŸta yitip giden insan hayatlarından dem vuruyor!
Kitabı beğenerek okuyan benim gibi bir okuyucunun yorumuysa şu, milli duygularımızı bir yana bırakıp insani duygularla okunması gereken, kesinlikle okunması gereken harika bir tarihi roman karşımızdaki!
Hele ki Çanakkale Åžehitlerimizi andığımız, zaferimizin 100.yılını kutladığımız bu günlerde okunması belki biraz daha anlamlı. Okurken o günleri yaşıyormuÅŸcasına iliklerinize kadar hissedeceÄŸinizden, burnunuzun direÄŸinin sızlayacağından kuÅŸkum yok.