ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Ruhunuz pis, ahlakınız yok. Evinizde huzur yok, yaşam tarzınızda sizi mutlu eden hiçbir şey yok. Buna karşın sizin için sizin hakkınızı savunan hiç bir farklı fikre tahammülünüz yok. Değerleriniz bulanık, insanlık, merhamet, dostluk, sevgi, paylaşmak ve tüm insani değerleri ne düzeyde yaşadığınız soru işareti.
Yitik bir babanın bağımlılığı olan evlilik, mutsuz ve boyun eğen bir annenin kendi içinde kaybolmuş kadınlığı, sanal bir erkekliğin yalan iktidarına bağımlı bir yaşam. Suretler mutsuz, insanlar mutsuz, fakirlik, bastırılmış cinsellik, karşı cinse uzak kalmanın yarattığı kompleksler ve arızalar, tüm bu etkenlere rağmen insanların arasına inşa edilmiş köprüleri yıkmaya cesaret edemeyen kişiliksiz ve korkak benlik. İşte bir tipoloji, hiç de azımsanamayacak kadar çok.
İnsanı, seni, etrafındakileri mutlu edemeyen ahlak ve namus. Öyle bir namus, öyle bir ahlak ki fikri ve vicdanı hür bir insan olarak bir kadının olağan haliyle sevilmesine mani, bir erkeğin ağırlıklarından kurtulup kendini var etmesine mani, kasım kasım kasılarak verilen çirkin pozlar, mutsuzluğu saklayan bir dik duruş. Çocukluktan itibaren yüzleşilen dayak, şiddet, mutlu olmaya mani olan bu yaşamın içinde sıkışıp kalırken yönlendirilen seçeneğin içerisinde yürümenin ağırlığı. Rahat olmanın yasak olduğu, sırıtmanın saygısızlığa girdiği, her özgürlüğün eğreti durduğu garip bir yaşam. Bu yaşam tarzında tek çıkış olarak sunulan evlilik, evliliğe giden yolda tek çıkış olarak sunulan ihtirası olmayan, ateşi olmayan, uğruna hiçbir manevi şeyin feda edilemeyeceği bir seçim, pazardan mal alır gibi satın alınan erkekler ve kadınlar, anlaşan ailelerin gözetimi altında çocuk yerine konulan yetişkin mankurtlar, ruhları yitik, bedenleri yitik, derinlerdeki sevgisizliğin, kendini var etmek için gerekli olan cinselliğin sesini çıkaramadığı kaskatı bir yaşam. Alem ne der, millet ne der, korku ve şüphecilik içinde ruhun gıkını çıkaramadığı bir beden. Yaşam tarzınız, seve seve bitiremediğiniz ideal toplumunuz.
Ardı ardına gelen çocuk tecavüz haberleri, babasına anasına isyan edemeyenlerin toplumdan intikam alır gibi harcadığı çocuklar. Bir değil, iki değil oluk oluk harcanan çocuklar. Tecavüz edilen genç kızlar, harcanan yabancılar, yabancı olarak görülen her şeye saldırgan yetişmiş, kendini bulamamış sapkın bir ruh. Bitmiyor, yitip giden canların, sessiz çığlıkların, acımasızlığın, merhametsizliğin, insanın insana yabancılaşmasının bu sapkın hali bir kabus gibi bitmiyor.
Kendi çocuklarını koruyamayan bir toplum, kendi geleceğini, kendi kanını, yani soyunu koruyamayan bir toplum hem de. İdam diyorlar, bitmeyen bu tecavüz haberlerinin kaynağını kimse sorgulamıyor, bu bitmek bilmez utancı besleyen şeyin sebebi ve yatağı araştırılmıyor, tartışılmıyor, gizli bir yasak, tabu. Kimse, bu utancın sorumluluğunu üstlenemiyor, olan sadece çocuklara, gençlere, masum ruhlara oluyor.
Tecavüz edenler de bir zamanlar çocuk, bebeğe, küçücük canlara kıyan bu insanları çocukluktan yaratığa çeviren bu sistemin içindeki kültürel arızalara bakan yok. "yaşam, kültür ve toplum bunca tecavüzcüyü nasıl yaratıyor" diye soran yok, "idam" diyerek tartışma bitirilmek isteniyor, sorumluluk almaktan aciz bir ahmaklık, kendini "idam" naifliğiyle gizlemek ve sorumluluktan kaçmak istiyor. İdamın sorunu çözümlemeyeceğini, süreci tırnak kesmek gibi kendi kendini tekrar eden bir hale evireceğini öngören yok.
İzliyorsunuz, aciz ve gözü yaşlı anne ve babaları izliyorsunuz, ne kadarına cehalet denebilir, ne kadarı saftır, toplum olarak ne kadar temiziz, bunu sorgulayan yok. Tecavüzcüyü bu sayıda yaratan bir toplum var, ama bunun sebebi yok, istenen şey ortaya çıkan suçlunun katlidir. Suçlunun yok olmasıyla, o suçluyu yaratan suçlular, içimize işlemiş günahlar da yok olacak. Olan hepimize oluyor, geleceğimizin tecavüze uğrayışını izliyoruz, masumiyete uzanan kirli ellerin sapkınlığını engelleyemediğimizi kabul ediyoruz, suçu yaratan yabancılaşmadaki etkimizi görmezden gelmek istiyoruz, masum çığlıkları duymayan, görmeyen, bilmeyen olmak istiyoruz öyle mi ? O zaman canımız cehenneme, hepimizin canı cehenneme, yaşam burnumuzdan gelsin çünkü hiçbir şeyi, doğru ve adil olan hiçbir şeyi hak etmiyoruz.