ÖNE ÇIKAN HABERLER |
(…”Dinci, İslamcı, yobaz, laik, şeriatçı, türbanlı” üzerine!..)
Dilimizin içinde olmasalar da küçümsemek adına, küçük çevrelerce, küçük akıllarıyla dillendirilen ve aynı namelerin sıkıcı melodileri gibi tekrarlanarak üflenen kelamlardır yukarı başlıktakiler. Ancak ilginçtir, bu kelamları sürekli üfleyen (Konuşan diye telaffuz edemeyeceğim, o ayrı bir şeydir çünkü…) kesim, bir türlü anlamak istemiyorlar, burası Demokratik, Laik, Müslüman Türkiye Cumhuriyeti. Her hangi bir semavi dini yaşayan ve demokratik olan tüm ülkeler demokrasi gereği veya içeriği itibari ile laiktir. Yani ülkenizde Küba gibi Ateizm resmi din değilse, din vardır, laiktir. En kısa tabiri ile de laiklik din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Din vicdani bir mecradır ve kişiseldir, devlet ise toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş milletin oluşturduğu tüzel varlıktır. “Pardon ama bu ülkede resmi din İslâm” diyenlerinizi duyuyorum, hak da veriyorum.
Peki, yahu, nedir bu İslam kelimesinin anlamı ve muhteviyatı?
Arz edeyim efendim;
En kısa hali ile İslam barış demektir. Peki, kim kime küsmüşte, barışmak zorunda kalmıştır?
Tüm akıl sahibi insanların ortak görüşlerinde olduğu gibi, her şey bir düzen ve ahenk içerisindedir. Günler, saatler, iklimler, doğa, güneş sistemi v.s…
Bir göktaşı uzay boşluğunda asırlarca sürüklene bilmesini, bulunduğu ortama uyum sağlamasına borçludur. Günün birinde dünya yörüngesine girer ve çekimin etkisi ile düşüşe geçer, düşüş şiddetlenir, hava sürtünmesi sonucu yanar ve kül olur. Belki de binlerce asırdır var oluşunu uyuma borçlu olan bu devasa kütle, birkaç dakika içinde barışık, tanışık olmadığı atmosfer içinde kül olur gider. Taş iradesi dışında kül olmuştur, insan iradesi içinde kül olmasın, yaralıtışına küs kalmasın diye getirilen kurallar ve ayinler silsilesine, kendisi ve yaratılışı ile barışık yaşamasına “İslam” denir.
Peki, bu “İslam-cı” ne? Simitçi, kahveci, gazozcu der gibi… Hayır, işin komik tarafı bunu telaffuz eden güruh, akılcıl, entelektüel, realist ve sözde aydın kesim. Pabucumun aydınları!
Valla çok özür dilerim ama anlamını bilerek telaffuz edenler var ise bu kelimeyi, altında art niyet aramamak içten bile değil! Evet, kabul etmeli ki İslami kesim, mutasıp cenah anlamında kullanılabiliyor. Ancak, sözde İslami bir kesim vardır, bu kesim koca bir ülke olabilir, hatta bu İslam’ın doğduğu ülkede olsa, İran’da olsa, Afganistan’da olsa… Hiç kusura bakmasın kimse, yaşanan İslam ayrı bir şey, bildirilen İslam ayrı bir şey. Olamayacak tek gerçek vardır; İslam Yozlaşmaz, insanlar yozlaşır! İslam’ı yaşamaya çalışan her insan yozlaşmış veya yobaz değildir. Yozlaşmış bir İslam’dan bahsediyor olsaydık, İslam’a giren herkes yozlaşmış veya yobaz olurdu. Bundan dolayı, İslami yaşam tarzını benimsemiş her insana, yobaz diyen her akılsız ki bu ne pahasına olursa olsun ya da hangi üstün olduğuna inandığı görüşü olursa olsun, yobazın daniskasıdır, kendisidir. Son zamanlarda, demokrat, laik, cumhuriyetçi gibi çok önemli, güzel kelamların arkasına yobaz, İslamcı, dinci gibi kelimeleri yapıştırıp bize satanlar, sözüm size;
Burası Müslüman Mahallesi, salyangozlarınızı, devşirilen atalarınıza satın, burada yemezler artık! Çünkü bizde size uygun kelamlar bulduk, mesela; Demokrasi Yobazları, akıl fukaraları, aydınlıktan korkan gölgeler v.b…
Bir de şeriatçılar diye bir lakırdı var bu düdüğü üfleyenler içerisinde… Eller kesilir, kadınlar baskı altına alınır ve taşlanırlar. Aman Yarabbi, sevgi üzerine yarattığı insanı, sözde insan adına, insana sevgisizlikle boğdurmaktır bu! Şeriat, İslam hukukuna deniyor en kaba hali ile… İslam-cı oldu mu, kesici, kırıcı, bölücü, terörist, şiddet yanlısı gibi algı oluşturulmuş. Ancak İslam hukukunun ne olduğunu anlamak şöyle dursun, bu gün ki anayasamızın değiştirilmesi önerisine, içeriği hakkında tek bir madde bilmeden “evet veya hayır” diyen kör ideolojilerin insanları var. Bu konuda sadece ümitsiz vakalar benzetmesi kullanılacak tarzda hastalıklılar. Kaldı ki şeriat ve içeriği hakkında; ne bir ulema, ne bir anayasa önerecek milletvekiliyim. Şeriat size, yazının müellifine göre olmaya bilir (bana), hatta ülkemize, yani Türkiye Cumhuriyetine… Ancak bir konuya dikkat; şeriatçı kelamını kullananlar, kötümser, kötüleyici tavırdalar, hem de inançları uğruna yaşama kendilerince tutunmaya çalışanlara karşı kullanır oldular. Örneğin; “Bırak ya o salağı, şeriatçı zaten” gibi… Be ahmak; şeriat ne biliyor musun da, “salak” ön ekinin ardına şeriatçıyı yapıştırıyorsun?
Öcüden korkan hiçbir çocuk, öcünün ne olduğunu bilmez, sadece korkulası bir algı oluşturmuştur zihninde, zamanla büyür ve o cehaletten kurtulduktan sonra, korkusu da biter. Ancak bazı yetişkinlerin, zihinleri, ufukları bu saatten sonra genişleme/gelişme imkânına sahip olmadıkları için, hep cahil kalacak ve öcülerden korkmaya devam edeceklerdir. Ben fikri sabit veya ahmak değilim diyenler için; http://www.islamustundur.com/seriatnedir.html şeriat hakkında bir yazı, bunun gibi binlerce makale ve yazı var, ilk denk gelenin linkini koydum, ister öcülerden korkmaya devam etsinler, isterseler aydınlansınlar…
Bir dipnot olsun; Türban Hintli erkeklerin başına taktıkları şeye deniyor, bizde ki başörtüsüne değil! Aydın, entelektüel tarafınız olduğuna, demokrasiye ve cumhuriyete inanıyorsanız, yönetim şekline uygun, uyumlu olun. Bu uyumsuzluk halkın nefesi ile birleşir ve size sürterse, kısa aydınlığınızı bir meşale kadar vereceksiniz, aman dikkat, yüzünü güneşe dönmüş insan, değil meşaleyi, yıldızları bile görmez! Anlamını bilmenize rağmen, farklı yerlerde ve algılarda kullanmaya çalışmak, elinde silah olan birini tehdit etmeye benzer, bu millet dâhili ve harici hiçbir bedbahtını affetmedi, affetmeyecektir. Kimse inandığınıza inanmak, inanma şeklinize uymak zorunda değil. Tıpkı onun, sizin vicdani meselenize karışma hakkı olmadığı gibi, sizin de karışmak, yermek, kötülemek, küçümsemek gibi hakkınız yoktur…