ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Engellilik, kişinin doğumdan itibaren taşıdığı hastalık veya sonradan kaza gibi olaylardan sonra kazandığı fonksiyon aksaklığı ya da, doğumdan itibaren veya sonradan kişinin beyin fonksiyonlarında görülen bozukluklar nihayetinde duymama, görmeme, algılayamama, dikkat eksikliği, psikolojik bozukluklar gibi sonuçlardır.
Kur’an-ı Kerim’de, fiziksel veya zihinsel yeteneklerden mahrum kimselerin kınandığına dair herhangi bir ayet yer almazken Allah’ın kendilerine verdiği akıl, görme, konuşma, işitme gibi fiziki ve zihni yetenekleri olumlu ve gereği gibi kullanmayanların kınandığı ayetler mevcuttur.
“… Onların kalpleri vardır ama duyamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır işitmezler…” (A’raf, 7/179.) ayeti engelli kavramının kapsamına farklı bir açılım getirmektedir.
Dolayısı ile dinimizde gözü görmediği, kulağı işitmediği, lisanı söylemediği halde, ahlaki güzellikleri yakalamış, gönül ve vicdanı safiyetini korumuş insanların, fiziksel anlamda görmeye, duymaya, konuşmaya sahip bulunmaması bir eksiklik olarak telakki edilmemiştir.
Tekerlekli sandalye kullanan ve sosyal hayatta yoğun olarak karşılaştığımız engelli vatandaşlarımız için, kimi belediyeler özel yollar yapmış olsa da, Türkiye’nin birçok şehrinde kaldırımlara düz rampaların yapılmadığı görülmektedir. Benzer olarak, otobüslere iniş ve binişler için de yardımcı rampaların hazır bulunması gerekmektedir.
Bu anlamda kritik bir söz olan “Her sağlıklı insan bir engelli adayıdır” cümlesi, akıllardan çıkarılmaması gereken bir önermedir. Sağlıklı olan bireyler, engelli bireyleri düşünmedikçe ve onlara yardımcı olmadıkça, bu vicdani yara her gün kanamaya devam edecektir. Engellilere karşı anlayış ve hoşgörünün yüksek olduğu Avrupa’da, tüm toplum hizmetleri engelli vatandaşların da rahatlıkla yararlanabileceği şekilde yapılmaktadır. Aynı şekilde, gerek Türkiye’de, gerek doğu toplumlarında da engelli vatandaşlara karşı sorumluluk ve düşünceli olma durumunun artması gerekmektedir.
Son yıllarda engelli tanımının yerleşmiş olması hem insan hemde en başta engelliye saygının bir sonucu olarak yerini bulmuştur. Zira önce sakat kavramı, daha sonra özürlü kavramını mevzuat ve günlük yaşam dilinde yer bulduğunu bilmekteyiz.
Son 10 yıl içerisinde engelli istihdamında çok büyük artışlar olmuş özellikle kamu engelli istihdamı çok planlı ve her yıl artan miktarda istihdam oluşturulmuştur. Aynı hassasiyetin ve gerekliliğin özel sektör tarafından değerlendirilmesi toplumsal bir sorumluluk olacaktır.
Vel-hasılı kelam engelli yaşamı her sağlıklı insanın empatisi ile daha sağlıklı ve engelleri aşıcı bir etki yaratacağı kesindir. Ancak empati açısından insanımızın daha çok yoğunlaştığı konu kıskançlık ile yarışan, başkalarının sahip olduğu iyi kabul gören değerler üzerinden olmakta, kimse başkalarına ait engeli veya eksik ve aksaklığı empati etmemektedir. Empati kurarken, engellinin engeli üzerinden değil de insan olarak senin de aynı durumda olmamanın ne kadarı senin elinde olduğunu hayal etmektir.
Asıl engel empati yoksunu engelidir.