Eller Aya Biz Yaya Sözü Tarih Oldu | BCA Times




  ÖNE ÇIKAN HABERLER

Eller Aya Biz Yaya Sözü Tarih Oldu
Eklenme Tarihi: 26 Eylül 2017, Salı 23:28 - Son Güncelleme: 1 Ekim 2017 Pazar, 01:39
Font1 Font2 Font3 Font4



Eller Aya Biz Yaya Sözü Tarih Oldu
Türkiye milli uçağını, radarını, silahını, tankını yapıyor, uzaya kendi uydusunu gönderiyor. Özellikle savunma sanayinde gerçekleşen bu hamle Türkiye’nin teknoloji üretebildiğinin göstergesi. Peki bu teknolojik hamle ne anlama geliyor? Uzun yıllar TÜBİTAK'ta çalışan Prof. Dr. Bahattin Türetken Türk Teknolojisi Ama Nasıl? kitabını çıkarınca onunla Türkiye'nin teknoloji hamlesini konuştuk...

Teknolojiden söz açılınca hep kullanıcı olarak söze giriyoruz ama ya üretim? O konuda biliçaltımıza iÅŸleyen 'biz teknoloji üretemeyiz' noktasından konuÅŸmaya baÅŸlıyoruz. Ama durum bu kadar vahim mi? DeÄŸil aslında. Uzun yıllar 'ta çalışan Prof. Dr. 'e göre teknolojide dışa bağımlı olduÄŸumuz gerçeÄŸiyle yüzleÅŸeli epey zaman oldu. Bu yüzleÅŸmeden sonra da bir sürü proje hayata geçirildi. Özellikle de savunma sanayinde. Türkiye kendi gemisini, tankını, radarını, insansız hava aracını, silahını yapan, uzaya uydu gönderen bir ülke. Kritik teknoloji konusunda önemli adımlar atılıyor son 10-15 yıldır. Sırada ise katma deÄŸeri olan teknoloji üretmek var.
TÜBÄ°TAK'ta F4'ün modernizasyonu, milli askeri gemi MÄ°LGEM, milli radar projelerinde çalışan, 2012-2014 arasında TÜBÄ°TAK Uluslararası Yüksek Teknoloji Laboratuvarı'nı yöneten Prof. Türetken geçtiÄŸimiz günlerde  Ama Nasıl? adıyla bir kitap çıkardı. Kitapta Türkiye'nin son yıllardaki teknoloji hamlelerini anlatıyor. Nobel ödüllü bilim insanımız 'ın önsöz yazdığı kitabı vesile edip Prof. Türetken ile Türkiye ve teknoloji iliÅŸkisini konuÅŸtuk.

 

 

– Teknoloji üretebiliyor muyuz?
– Teknolojide iki önemli öge var, ilki kritik teknoloji, ikincisi katma deÄŸeri olan teknoloji.

 

– Nedir bunlar?
– Kritik teknoloji, sizin devlet olarak özellikle de savunma sanayi, ilaç sektörü, enerji sektöründe elinizde bulundurmanız gereken bir teknolojidir. Neden derseniz, siz bu alanlardaki teknolojileri üretmeyip dışardan alıyorsanız, ülke olarak kritik bir kriz anında eliniz kolunuz baÄŸlı kalır. Katma deÄŸeri olan teknoloji ise üretip paraya çevirdiÄŸiniz teknoloji. Aklı, düÅŸünceyi, yeniliÄŸi satıyorsunuz. Mesela ABD ikisini de elinde bulunduruyor. DüÅŸünün akıllı telefonları. ABD, Çin'de 10 dolara ürettirdiÄŸi 50 dolar maliyeti olan telefonu 1000 dolara dünyaya satıyor.

 

– Siz kitapta kritik teknoloji konusunda Türkiye'nin hamleler yaptığını anlatıyorsunuz. Ne zaman baÅŸladı bu hamleler?
– 1995'ten beri savunma sanayiyle ilgili projelerde çalıştım. Türkiye'deki savunma sanayinin altyapısı ABD menÅŸeiliydi. DüÅŸünün bir geminiz var ama sadece askerleriniz milli. Uçağınız var ama pilot dışında her türlü cihaz ve sistem baÅŸkasına ait. Türkiye de körfez harekatından sonra savunma sanayine önem vermeye baÅŸladı.

 

– Ne oldu da bu alana önem vermeye baÅŸlandı?
– EÄŸer büyük hayalleri olan bir ülkeysek, Türkiye'nin kritik teknolojiyi elinde bulundurması ÅŸarttı. 2000'lerin başında bu gerçek anlaşıldı. Türkiye'de Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, ülkemizdeki teknoloji politikasının belirlendiÄŸi yerdir. CumhurbaÅŸkanımız , BaÅŸbakan olarak 2004'ten itibaren bu kurulun toplantılarına katılmaya baÅŸladı. Sonra toplantılarda alınan kararların takipçisi oldu. Kararlar uygulamaya koyuldu. Mesela Göktürk uydusu, milli gemi bu kurulda alınan kararlarla hayata geçirildi.

 

 

Prof. Bahattin Türetken "Büyük hayalleri olan bir ülkeysek, Türkiye'nin kritik teknolojiyi elinde bulundurması ÅŸart" diyor.

 

TÜRK TEKNOLOJÄ°SÄ° Ä°NSAN ODAKLI OLMALI

 

– Peki katma deÄŸeri olan teknoloji üretme konusunda ne yapıyoruz?
– Bu tür teknolojiyi üretirken belirleyici olan olmayanı bulmaktır. Åžimdi Türkiye'de WhatsApp'ın yazılımını yazacak bir sürü mühendis var. Oturup benzer bir program yazabilirler ama WhatsApp kadar etkili olmaz. Bizim yeni ÅŸeyler üretmemiz lazım. Bu da bir süreç meselesi. Bu konuda 'nin geliÅŸimi örnek alınabilir. Güney Kore bir tarım ülkesiydi, ÅŸimdi bir teknoloji devi. Nasıl oldu bu deÄŸiÅŸim biliyor musunuz, iÅŸe ilk önce eÄŸitimden baÅŸladılar. Ä°nsan kalitesini yükseltecek bir eÄŸitim programı baÅŸlattılar. Sonuç ortada. Biz uzun zamandır çocuklarımızı adeta yarış atı gibi yetiÅŸtiriyoruz. Atatürk bilimsel düÅŸünceye önem veren bir liderdi. Geometri kitabı yazdı. CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan "Biz bilim insanlarının hizmetkarı olmaya hazırız" diyor. Ama PISA'ya göre bizim çocuklarımız en alt seviyede. EÄŸitim sistemimiz sil baÅŸtan deÄŸiÅŸmeli. EÄŸer güçlü bir ülke olmak istiyorsak bizim eÄŸitimde, bilimsel ve özgür düÅŸünme meselesini halletmemiz gerekiyor. Çünkü güçlü olmanın yolu teknoloji üretmekten, bu üretimi yapmanın yolu da insanına yatırım yapmaktan geçiyor.
 

 

– Kitapta ülkelerin teknolojilerini kategorize ediyorsunuz. Ä°leride katma deÄŸeri olan teknoloji üretecekse Türkiye, o zaman sorayım Türk teknolojisi nasıl olmalı?

– Amerikan teknolojisi trendi belirler, Rus teknolojisi basit ama kullanışlıdır, Alman teknolojisi sıfır hatayla üretimi esas alır, Japon teknolojisi maliyet etkin bir teknolojidir. Türk teknolojisi hepsinden bir parça içermeli ama en önemlisi insan odaklı olmalı. ÜreteceÄŸimiz teknolojik ürünler, insanların deÄŸer yargılarını deÄŸiÅŸtirmemeli, onlara saygılı olmalı.

 

YETER KÄ° DEVLET ARKAMIZDA DURSUN

– Teknoloji üretme konusunda sıkıtı yaÅŸadığımız algısı var ama siz bunun çok da doÄŸru olmadığını anlatıyorsunuz.

– Türkiye, cumhuriyetten sonra bilim ve teknolojiye hızlı bir giriÅŸ yaptı aslında. Nuri DemiraÄŸ ilk uçak fabrikasını kurdu, Türk mühendisler çok kısa sürede araba yaptı, meÅŸhur Devrim Arabaları. Ama ne oldu uluslararası güçler ne uçak ne araba üretmemizi istedi ve bunları engelledi. Ä°ki olayda da projelerden vazgeçilme öyküsü çok da inandırıcı deÄŸil. O dönemin yöneticileri uluslararası güçlerin isteklerine ÅŸu ya da bu nedenle karşı koyamadıkları için bu projeler iptal edildi. Benzer ÅŸeyler bizim yaptığımız çalışmalarda da oldu. Ama devlet, siyasi iktidar sizin arkanızda durunca iÅŸin rengi deÄŸiÅŸiyor. Yani bizim mühendislerimizin bir ÅŸeyi yapmakla ilgili bir problemi yok. Yeter ki yapılan iÅŸlerin arkasında durulsun. Ki son yıllarda devlet yapılanın arkasında duruyor.
 

 

– Yani bilim insanlarımız, mühendislerimiz yapar yeter ki arkasında durulsun diyorsunuz 

– Evet. Mesela Devrim Arabaları'nı yapan mühendisler gibi gece gündüz çalışarak altı ayda milli radarımızı yaptık. Yazılımından, donanımına kadar her ÅŸeyiyle bize ait bir radar ürettik. Åžimdi milli bir radar niye önemlidir denilebilir. Daha önce kullanılan seyrüsefer radarlarında siz havada ya da denizde düÅŸmanı tespit ettiÄŸiniz an o da sizi tespit ediyordu. Ona göre önlem alıyordu. Ama bizim yaptığımız radar düÅŸmanın sizi görmesini engelliyor. Hayalet radar yaptık yani.

– Aziz Sancar önsöz yazmış kitabınıza. Onun Nobel'i alması bilim dünyasında nasıl bir motivasyon saÄŸladı?

– Aziz Sancar bizim için çok önemli bir model. Aziz Bey'in aldığı Nobel ödülü, beyin göçü gerçeÄŸini ve beyin göçüyle giden insanlarımızın deÄŸerli iÅŸler yapabildiÄŸini anlamamızı saÄŸladı. Ama bilim dünyamıza bir özgüven de getirdi. Artık biz de yapabiliriz duygusu oluÅŸtu. Bu bilim insanlarının en önemli dayanağı olan motivasyonu tetiklediÄŸi için çok önemli.

TEKNOLOJÄ°DE DIÅžA BAÄžIMLILIKTAN KURTULUYORUZ

 

– Uzaya uydu gönderecek bir teknolojiye sahibiz yani…

– Tabii. Türkiye'nin ilk uydusu TÜRKSAT 1A idi. 1995'te Fransa'dan atıldı ama bir roket arızası nedeniyle yolda uydu düÅŸtü. Yayın uydusuydu bu. Türkiye daha sonra askeri bir uydu yapmak istedi. Göktürk 1 adı verildi. Türkiye'nin de içinde bulunduÄŸu bir konsorsiyum kuruldu. Uydunun yüzde 30'unda Türk mühendislerin çalışması planlandı. Biz de o zaman TÜBÄ°TAK olarak çalışmaların bir kısmına dahil olduk.Konsorsiyumda Almanlar, Ä°talyanlar Fransızlar vardı. Ama adamlar teknolojiyi öÄŸretmek istemiyor, iÅŸleri ağırdan alıyorlar. Türkiye o zaman ne yaptı? Kendi imkanlarıyla Göktürk 2 projesini baÅŸlattı. Göktürk 2, Göktürk 1'den önce Çin'den fırlatıldı. Yani Türkiye artık kendi uydusunu yapabilecek kabiliyette. Eller aya biz yaya derler ya, bu tarihe karışmış bir sözdür artık.

 

– Sonrasında neler üretildi?

– Milli gemimiz yapıldı, tankımız, radarımız, silahımız yapıldı. Milli uçak projemizde çalışmalar sürüyor 2023'te kısmetse ilk milli uçağımızın göklerde uçması planlanıyor. Böylece kritik teknolojide dışa bağımlı olmaktan kurtulmaya baÅŸladık.

 

– Teknolojiyi dışardan almak ne gibi sorunlar doÄŸurur?

– SavaÅŸ gibi kritik süreçlerde dışardan aldığınız teknoloji sizin elinizi kolunuzu baÄŸlar. Mesela size teknoloji veren ülke silahını, yazılımını, sistemini kullanmanıza izin vermeyebilir ya da sisteminizi kilitleyebilir. Yani sizin kendi iradenizle hareket etmeniz engellenebilir. Mesela uçaklarda dost ve düÅŸman tanıma sistemleri vardır. SavaÅŸ anında gökyüzündeki uçakların kime ait olduÄŸunu belirler bu sistem. O sistem içinde, istenirse gökyüzündeki Türk uçağı bir yazılım vasıtasıyla düÅŸman uçak olarak tanımlanabilir ve siz kendi uçağınızı düÅŸürmekle karşı karşıya kalabilirsiniz. Savunma sanayindeki millileÅŸme hamlesine de zaten ilk buradan baÅŸlandı. Bu yazılımı kendimiz yaptık. Böylece öngörülebilir riskler bertaraf edildi.


 

FRANSIZLAR RADAR YAPMAMAMIZ Ä°ÇÄ°N ÇOK UÄžRAÅžTI

 

– Uçak yapmamız araba yapmamız engellendi vakti zamanında. Peki bu tür bir teknoloji hamlesi yapılırken engellemeler olmadı mı? 
-Olmaz olur mu? Mesela içinde bulunduÄŸum için radar projesinden anlatayım olayı. Türkiye eksiden radarlarını Fransızlardan alıyordu. Sonra Türk mühendisler olarak bizler kendi radarımızı yapınca ÅŸaşırdılar sonra ÅŸöyle bir teklifle geldiler: Radarları size sattığımız fiyatın dörtte birine satalım. Ama bu teklife Türkiye sıcak bakmayınca bu sefer Türkiye'de radar fabrikası kurma teklifinde bulundular. "Sizin radar yapmanıza gerek yok nasıl olsa biz yapıyoruz ne gereÄŸi var" dediler ama aslında bu teklifler kendi radarımızı üretmememiz için taÅŸ koyma hamleleriydi. Ä°ÅŸte devlet kararlılığı bu tür caydırma hamlelerine yüz vermeyince siz de ürettiÄŸiniz teknolojiyi hayata geçirebiliyorsunuz.

 

Röportaj : Olkan Özyurt

 

 

 

 

 


Bu haberlerde ilginizi çekebilir!