ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Bir pazartesi uyanıyorsunuz, iÅŸe geç kalmak üzeresiniz. Garip bir ÅŸekilde, kurduÄŸunuz alarm çalmamış çünkü. Apar topar hazırlanıp dışarı çıkıyorsunuz. BoÅŸ bir taksi size doÄŸru geliyor ama durdurmaya çalıştığınızda sizi görmezden geliyor. Åžaşırıyorsunuz ve ondan sonra çevirdiÄŸiniz diÄŸer taksiler de aynı tutumu gösterince sinirlenip metroya atıyorsunuz kendinizi. Bilet makinesine bozuk para atıyorsunuz ama bilet vermiyor. DiÄŸer bütün makineleri deniyorsunuz, olmuyor. GiÅŸedeki görevliye yüzlerce kez seslenmenize raÄŸmen adam sizi duymamış gibi telefonla konuÅŸmaya devam ediyor. Bir küfür savurup, turnikenin üstünden atlıyorsunuz. Kimse sizi durdurmaya çalışmıyor. Metroda insanlar sanki sizi görmüyormuÅŸçasına, çarpıp geçiyorlar, hırpalıyor, eziyorlar. Üstüne üstlük metroya tam binecekken kapılar kapanıyor, ceketiniz kapıya sıkışıyor. Makinist fark edip duracağı yerde hızlanıyor. Ceketiniz kopana kadar koÅŸmak zorunda kalıyorsunuz. Her neyse, güç bela varıyorsunuz iÅŸ yerinize. Fakat masanız boÅŸaltılmış ve iÅŸ arkadaÅŸlarınız varlığınızdan haberdar bile deÄŸil…
O pazartesi sabahı, Richard’ın başına gelenler benim kırık dökük cümlelerimle aÅŸağı yukarı böyle…
Aklınızdan Richard’ın öldükten sonra bir hayalet olarak dünyada kalmış olması gibi bir fikir geçebilir. Fakat durum böyle deÄŸil. Richard’ın da tahmin etmekte çok zorlanmadığı tek bir sebebi var bu durumun.
AÅŸağı Londra’dan Door adında yaralı bir kıza yardım eden Richard, artık Yukarı Londra’nın bir parçası deÄŸildir çünkü.
Richard, istese de istemese de Yukarı Londra’nın yarıklarından düÅŸüp, ÅŸehrin altındaki var olduÄŸunu hayal bile etmediÄŸi dünyaya geçmek ve kendi dünyasına geri dönmek için, gölgelerin ve karanlığın ÅŸehrinde yaÅŸamayı öÄŸrenmek zorundadır.
“Kedi sever misin?” dedi.
“Evet.” dedi Richard. “Kedileri çok severim.”
Anaesthesia rahatlamış göründü. “But mu?” diye sordu. “Yoksa göÄŸüs mü?”
Yukarı Londra ile pek de alakası olmayan fizik kurallarına alışmak zorunda bir yandan da.
“Evet. Eh. Bazı kiÅŸiler öldüÄŸümü düÅŸünüyordu. O yüzden fazla göze batmamam gerekiyordu.”
“Neden…neden bazı kiÅŸiler senin öldüÄŸünü düÅŸünsün ki?”
Marquis, Richard’a görmüÅŸ geçirmiÅŸ gözlerle baktı. “Çünkü beni öldürdüler.”
Uyum sağlaması pek kolay olmayacak gibi.
“O kimdi?” diye sordu Richard.
“Kendilerine Kadife derler.” dedi Door. “Gün boyunca burada uyurlar, gece olduÄŸunda da Yukarıdünya’ya çıkarlar.”
“Tehlikeliler mi?” diye sordu Richard.
“Herkes tehlikelidir.” dedi Avcı.
Kitap gerçekten çok sürükleyici ilerliyor ve ayrı ayrı karakterleri seviyor, onların doÄŸallığına hayran kalıyorsunuz. Yeri geldiÄŸinde kendi dünyanızı, yargılarınızı, hatta kendi kendinizi sorgulamaya baÅŸlıyorsunuz. AÅŸağıtaraf mı? Yukarıtaraf mı? Richard’la bir olup, bir seçim yapmaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi. Zaten fantezi, gizem, macera, olmayan yerler, muazzam hayal gücü, bunlar size göreyse hiç durmayın hemen edinin bu kitabı.
Özetlemek gerekirse, Neil Gaiman’ın karanlık ve gizemli üslubunda kaybolup, gerçekten ÅŸehrinizin altında baÅŸka bir dünyanın varlığını sorgulayabileceÄŸiniz bir kitap Yokyer. Fakat bana göre illa ki yerin altında baÅŸka bir dünya olması gerekmiyor. Etrafta, gerçek dünyanın yarıklarından düÅŸmüÅŸ ve sırf düÅŸtüÄŸü için gözlerimizde görünmez olan binlerce insan yok mu zaten?