ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Röporter: Hüsamettin Aslan
1986, Hüsamettin Aslan'ın, ünlü mütefekkir ve edebiyat tarihçisi-eleÅŸtirmeni Cemil Meriç (1917-1987) ile yaptığı röportaj.
H.Aslan: Üstadım, izninizle, sorularıma, hayat konusundaki görüÅŸlerinizi alarak baÅŸlamak istiyorum. Åžimdi hatırlayamadığım bir yerde "Hayat" der Levi Strauss, "bir bunalımlar serisidir". Onu, yani hayatı, Allah katında bir imtihan olarak niteleyenler de var, tabiî ayıklama kanunuyla açıklayanlar da. Sizce nedir hayatın anlamı?
Cemil Meriç: Hugo'nun bir sözünü not etmiÅŸtim. "Hayat mezarların çözdüÄŸü dolaşık bir yumaktır" diyordu. Buna mukabil ÅŸöyle söyler Neyzen Tevfik: "Çözemez kimse bu dünya denilen kördüÄŸümü/ Yaratan ….. bilir ancak onun içyüzünü/ Bir delikten çıkarak bir deliÄŸe girmekteyiz/ Önü zulmet, sonu zulmet, ..miÅŸim gündüzünü." Bu sözlerin hiçbiri mutlak olarak ele alınmamalı elbette. Hayyam, "Efsane söylediler uykuya daldılar" diyor. Hepimizin söylediÄŸi bir efsane var. Hepimiz bir efsane söyleyip uykuya dalıyoruz. Bu, suale sualle cevap vermek. Bu suale cevap verilmez. Zor sualler bunlar. Münker Nekir sualleri gibi. Bir ÅŸairde mutlak hakikat aramak yanlış. Åžair sözü… Ä°lham var. Sokrat, bütün düÅŸüncelerinin demon'dan geldiÄŸini söyler. "Benim bir demon'um var, beni o konuÅŸturuyor" derdi. Herkesin bir demon'u var. Yukarıdaki mısraları böyle anlamalıyız. Belli anlarda doÄŸar ÅŸairin içine bunlar, bazen bir ÅŸimÅŸek pırıltısı gelir, aydınlatır insanı. Ä°nsan aydınlandığını zanneder. ÅžimÅŸek pırıltısı geçtiÄŸinde daha koyu bir karanlığın içinde kalır insan.
H.Aslan: Ölüm hakkında ne düÅŸünüyorsunuz? Ölümün sizdeki tedaileri nedir? Benim aklıma Camus geliyor. O, "Bu dünyada her ÅŸeyden ölüm akıyor; duvarlardan, gazetelerden ve insanların yüzlerinden" diyordu BaÅŸkaldıran Ä°nsan adlı kitabında. Ä°slamiyet, 'Ölüm, insanın canını Rabbi'ne emanet etmesidir' diyor.
Cemil Meriç: Ölüm, ister istemez karşılaÅŸacağımız bir sual iÅŸareti! Ziya PaÅŸa'nın dediÄŸi gibi "Halledemedi bu lügazın sırrını / Bin kafile geçti ulemâdan, füzelâdan."
H.Aslan: Ölümden korkar mısınız?
Cemil Meriç: Aksini söyleyemem. SomutlaÅŸtırarak anlatmak mümkün deÄŸil. Mahiyeti meçhul bir korku. Aslında bu sorular, benim bütün hayatım boyunca kendime sorduÄŸum sorular. Hiç bir zaman cevap veremedim. Kimse verememiÅŸ.
H.Aslan: Ebediyet neden sümüklü böceÄŸin izleri kadar aldatıcı olsun? "Senin türben kelimeler. Yuvarlanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; kağıda, yani ebediyet. Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki, ebediyet sümüklü böceÄŸin izleri kadar aldatıcı."(Bu Ülke, syf.182) diyorsunuz. Ä°nanmıyor musunuz ebediyete?
Cemil Meriç: Ebediyet diye bir ÅŸey yok yeryüzünde. Burada ÅŸöhret söz konusu. Bütün ÅŸöhretler yalandır! Ebediyeti ÅŸöhret manasına kullanıyorum. Napolyon mu, Marks mı?
H.Aslan: Kültürler, genellikle içlerinde yaÅŸadıkları insanların bunalımlarını çözen kurumlar yaratmışlar. Gazali böyle bir meseleyle karşılaÅŸtığında tekkeye koÅŸar; oysa Gökalp bunalımlarını çözmek için intihara baÅŸvurur. Mesele bir tercih meselesi. Ä°nsanın fikrî ölçülerini deÄŸiÅŸtirmesi bence bu. Gökalp, Durkheim'ı yani modern düÅŸünceyi tercih etti. Ben, sizin de aynı tercih problemiyle zaman zaman karşı karşıya olabileceÄŸinizi düÅŸünüyorum. Bu konuda bizi biraz aydınlatır mısınız? Aklıma gelmiÅŸken söyleyeyim, meselenin çaÄŸrışımları beni Tanpınar'a götürüyor. Ölmeden onbeÅŸ gün önce günlüÄŸünde ÅŸu soruyu soruyor kendisine: "Tanrı'ya inanıyor muyum? Evet…"
Cemil Meriç: Ziya Gökalp, Gazali deÄŸildir. Gökalp minnacık bir adamdır. Elindeki imkanlarla baÅŸka çaresi yoktu. Ä°ster istemez intihar edecekti. Ä°ntihar kapıyı açmıyor. O da Mavi Sakal'ın Kırkıncı Odası'nı açıyor. Sık sık bu meseleyle ben de karşı karşıya geldim ama korkak olduÄŸum için intihar edemedim. Bu büyük meçhul beni ürküttü. Ben düÅŸünceyi bir bütün olarak ele alırım. Memleketten memlekete deÄŸiÅŸmez. Ziya Gökalp'le Gazali arasında mahiyet farkı var. Ziya Gökalp, Batı'nın sofra artıklarıyla geçinen bir zattır; onları atıştırır, zaman zaman da kusar. Peyami Safa'nın çektiÄŸi ruh çilesini çekmemiÅŸtir. Sahtekârdır. Her devirde dalkavukluk yapmıştır. Talat PaÅŸa'ya ve Ä°ttihat Terakki'ye mesela. Tarihin şımarttığı bir adamdı.
Ben daima intihar düÅŸüncesi içinde yaÅŸadım. Ä°ntihar beni dâûssıla gibi takip etmiÅŸtir. Åžimdiyse intihar bile edemeyecek haldeyim. Hayyam'ın dediÄŸi gibi, bir masal anlattık çaÄŸdaÅŸlarımıza ve geçip gideceÄŸiz. Noktalayacağız bir gün.
Tanrı sorusuna cevap veremem. Tanpınar bahtiyar bir adamdı. Bu soruya cevap vermiÅŸ. Ä°nanıyorum da inanmıyorum da. Bunlar matematik birer realite deÄŸil ki. Zaman zaman inandım. Ama ne kadar inanıyorum, bilemiyorum. EÄŸer Tanrı olmazsa, hayat bir curcuna oluyor. Ä°ntihar tam bir hal çaresi oluyor o zaman. Camus'nun yaptığı da bu.(1) Sisyphos Efsanesi'nde söylediÄŸi gibi, ya inanacaksın ya intihar edeceksin. Üçüncü bir hal çaresi yok. Bunlar kaypak kavramlar. Kim ne kadar inanır bilinmez. Tanpınar benden aydınlık görüyor ve 'Evet' diyor. Ä°nanıp inanmadığımı bilemiyorum. Müslümanım, müslüman bir çevrede doÄŸdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahÅŸer günü bilebileceÄŸim.
H.Aslan: Cemil Meriç külliyatında el atılmayan düÅŸünce devi yok gibi. Ä°bn Haldun'la Marks; Cevdet PaÅŸa'yla Weber; Cemalettin Efgani ile Ali Åžeriati iç içe bu külliyatta. Yani idealizmle materyalizm, laiklikle din, doÄŸu ile batı. Bence zorlu ve çetin bir yürüyüÅŸ bu. Eklektik bir düÅŸünür; kendini parçalanmış, çatlamış aynalarda seyreden ve bunun verdiÄŸi acıyla kıvranan bir aydın diyebilir miyiz sizin için? Arkasından sözkonusu parçalanışınızın ülkemizle ilgili yanları sökün ediyor. "Benim trajedim ÅŸu birkaç satırda; sevebileceklerim(yani sosyalistler) dilsiz, dilimi konuÅŸanlarla(yani saÄŸcılarla) konuÅŸacak lakırdım yok" -parantez içleri soruyu soranın- "SaÄŸ okumuyor. BoÅŸuna bağırıyorum. Sol diyalogdan kaçıyor." Nasıl oluyor da hem Büyük DoÄŸu kadrosundan hem de Yön kadrosundan olabiliyorsunuz? Neden buna mecbur hissediyorsunuz kendinizi?
Cemil Meriç: Bu kelimeleri tarif etmeden kullanmak hata. Ben Türkiye'de gerçekten sosyalist olabileceÄŸini sanmıyorum. Bir parça eklektiÄŸim.(2) Her aydın bir parça eklektik olmak zorundadır. Ä°nsan bütündür. Evet derseniz biter. Halbuki aydın olmak baÅŸka ÅŸey. Aydın olmanın insana yüklediÄŸi büyük sorumluluklar var. Bu sorumluluÄŸun idraki baÅŸka, uygulama imkanı baÅŸka. Belki ben aydın olmanın sorumluluÄŸunu idrak ediyorum ama icaplarına ne kadar uyuyorum bilemem.
Ä°nsan çok meçhullü bir problemdir. Mesela dilimle Büyük DoÄŸu'ya mensubum. Ä°nançlarımın bir kısmıyla da öyle. Yön de bir tarafım benim.
H.Aslan: Yön'le paylaÅŸtıklarınız?
Cemil Meriç: Önce pozitivizm. Akla fazla önem veriÅŸim. Mesela Rıza Tevfik, Tevfik Fikret zaman zaman bir anlamda Yön'cüdürler. Bu problemde o kadar meçhul var ki… Ä°nsanla ilgili hiç bir problem basit deÄŸil. Mesela Necip Fazıl'ı severim ama DoÄŸan AvcıoÄŸlu'nu sevmem.
H.Aslan: GeçmiÅŸte sosyalist olmanızla Yön arasında bir baÄŸ kurulabilir mi?
Cemil Meriç: Ben hiç bir zaman sosyalist olmadım. Bilhassa materyalist hiç olmadım.
H.Aslan: "Kimim ben?" diye soruyorsunuz günlüÄŸünüzde kendinize ve insanı kanser edecek ağırlıktaki bu soruyu ÅŸöyle cevaplandırıyorsunuz: "Hayatını Türk irfanına adayan münzevi ve mütecessis bir fikir iÅŸçisi." Sene 1974. Türkiye gibi OrtadoÄŸu'nun göbeÄŸindeki bir ülkede, bu yamalı bohçada, bir düÅŸünür için yukarıdaki cevabınız yeterli mi? Kimsiniz siz? Kimlik söz konusu olduÄŸunda sorulacak bütün sorulara cevap verebilecek bir düÅŸünür mü yoksa arafta bir yalnız mı?
Cemil Meriç: Arafta bir yalnızım.
H.Aslan: Umrandan Uygarlığa adlı kitabınızdaki müthiÅŸ makalenizi; RuÅŸen EÅŸref'in 'Diyorlar ki' adlı kitabını esas alarak yazdığınız 'Diyorlar ki' baÅŸlığını taşıyan yazınızı düÅŸünüyorum. Elimden gelse herkese okurdum bu yazıyı. Benim çaÄŸdaÅŸlarım, Gökalp'in bir Delf kâhinine benzediÄŸini sizden öÄŸrendiler. Peki ama hocam, orada sözünü ettiÄŸiniz Türk aydınlarıyla sizin aranızdaki fark nedir? Bu ülkede Peygamber'den 'Muhammed' diye söz etmiyor musunuz? Bir batılının konuÅŸma veya yazma biçimi bu. Hemen arkasından, Ä°slamiyet’le ilgili olarak yazdığınız hepsi birer manifesto niteliÄŸindeki yazılarınız geliyor aklıma. ÇeliÅŸki bu. Büchner'in "Madde ve Kuvvet" adlı kitabının düÅŸünce dünyanızı, bir anlamda kiÅŸiliÄŸinizi en çok etkileyen kitaplardan biri olduÄŸunu söylüyorsunuz. Ä°slamiyet'in size açıklamadığı ÅŸey neydi de bu kitaba dört elle sarıldınız? Kaderiniz bence, kimlik bunalımlarını okudukları kitaplarda çözümleyen binlerce insanın -saÄŸcı, solcu, idealist veya materyalist olmaları bir ÅŸey deÄŸiÅŸtirmez- kaderleriyle aynileÅŸiyor. Okumakla olmak neden aynileÅŸsin? Bir düÅŸünceyi öÄŸrenmek aynı zamanda bir yaÅŸama biçimini öÄŸrenmektir. DoÄŸru. Ancak, o yaÅŸama biçimini icra etmek deÄŸil. Pratik hayatta kendilerini yaÅŸayabilmek imkanını saÄŸlamıyor bize, okuduklarımız.
Cemil Meriç: Biraz fazla altını çizmiÅŸim "Madde ve Kuvvet"in. Sözün geliÅŸi öyle yazmışım. Onsekiz yaşında bir insanı çarpar elbette. Bütün hayatımı etkileyen bir tesiri olmamıştır. Belli bir çaÄŸda etkilemiÅŸtir beni. Hayatıma ÅŸâmil deÄŸildir. BulûÄŸ çağında, ilk defa rastlanan güzel bir kadının insan üzerindeki etkisi bu. Ama babam için aynı ÅŸeyi söyleyemem. Babama okuttum, ruh dünyasında kötü akisler yaptı. Babam hacıydı ve mûtekit bir insandı. Üzerinde resim var diye eve gelen kibritlerin resimli kapaklarını yırtardı. Onun üzerinde tesirli oldu bu kitap, benim üzerimde deÄŸil. Evladım, kelimeler hiç bir ÅŸey ifade etmiyor, görüyorsunuz, yani hem yalan hem doÄŸru bunlar.
H.Aslan: GünlüÄŸünüzde yazdıklarınızla kitaplarınızda yer alan düÅŸünceler arasında çeliÅŸkiler var. Russell, "Bir düÅŸünce sistemi" der, "EÄŸer yüzde yüz tutarlıysa, o düÅŸünce sistemi toptan tutarsızdır ya da ilmî deÄŸildir." Bu tespit, "Batı Felsefesi Tarihi"ndeydi. Sanırım. ÇeliÅŸkileriniz son tahlilde normal olarak da kabul edilebilir. Kitaplarınızdan birinde, "Yobaza düÅŸmanlık tarihe düÅŸmanlık. Yobaz en güzel taraflarımızla biziz, biz." diyorsunuz. Eserlerinizde bu türden yüzlerce ifade gösterebilirim. Oysa günlüÄŸünüzde, "Solun kadir na-ÅŸinas davranışı beni ister istemez gericilerin kucağına deÄŸil, yanına itti" ÅŸeklinde beyanlarınız var. Gericilik nedir, saÄŸ nedir? Yeni Devir gazetesi hangi çizgidedir? Müslümanlık nedir ki böyle söylüyorsunuz?
Cemil Meriç: Yeni Devir pek ciddi bir intiba bırakmamıştır üzerimde. Mesela Cumhuriyet'te yazmayı tercih ederdim. Gerici benim. SaÄŸ'a antipatim yok. SaÄŸ mezarlık bekçisi. Eskinin devamını ister saÄŸ. Halbuki hayatın kendisi daima yeniye müteveccihtir.
H.Aslan: Marksizme yaklaşımınız oldukça farklı, sizce yalnızca bir düÅŸünme biçimi. Ortodoks marksizme ateÅŸ püskürüyor yazılarınız. Ortodoks olmayan marksist düÅŸünürler ise daima tam not alıyor sizden; Rodinson, Schumpeter ve diÄŸerleri… Ancak, yine de marksist düÅŸünceyle bir çok ÅŸeyi paylaşıyorsunuz. Bunların başında düÅŸünme biçiminiz var bence. Genç Cemil Meriç'ten olgun Cemil Meriç'e uzanan, çizgide deÄŸiÅŸmeden kalan tek unsur düÅŸünme biçiminiz yani diyalektik yöntem. Bilgi problemine bakış açınız marksizmden izler taşıyor. Meraklı okuyucular, MaÄŸaradakiler adlı kitabınızın 391., Umrandan Uygarlığa adlı kitabınızın 231-261. sayfalarına bakabilirler. Ayrıca, Kırk Ambar adlı eserinizde, Proudhon'u yazarken yaÅŸadığınız iç hazzı geliyor aklıma.(3) DüÅŸünürken ve yazarken, "Önce eylem vardı" diyorsunuz, diÄŸer sosyalistler gibi. Önce eylem vardı; yani hayat vardı, maddi gerçeklik vardı. Bilginin kaynağının materyalist açıklaması bu. Modern bilimin bu ilkeye dayandığını kabul ediyorum. DoÄŸru, bilimin nesnesi, araÅŸtırma nesnesi maddedir. Ama bu düÅŸünce biçimi, Ä°slamiyet, evet, kitaplarınızda sıkça vurguladığınız Ä°slamiyet sözkonusu olduÄŸunda çeliÅŸkilerden birini doÄŸuruyor. Tehlikeli bu, Ä°slamiyet açısından. Tehlikeli, çünkü vahyi dışarda bırakıyor. Bir ÅŸey daha var: 'Umrandan Uygarlığa'da(sf.366, dipnot), Marks'ı, Åžerif Mardin'e karşı savunabiliyorsunuz.
Cemil Meriç: Hayır, bende deÄŸiÅŸmeden kalan diyalektik deÄŸildir; insan düÅŸüncesine saygıdır. Ben insan düÅŸüncesini Ä°bn Haldun gibi ikiye ayırıyorum: Ä°nÅŸa ve haber. Haber'e olduÄŸu gibi inanılır. Ä°nÅŸa ise yorum demektir ve tartışmaya açıktır. Marks da Ä°bn Haldun ve Farabi gibi büyük düÅŸünce adamlarından biridir. Ä°mtiyazlı bir mevkii yoktur. O da bir insandır ve hataları vardır. DüÅŸünen bir adamdır. Bilhassa polemik içinde ve düÅŸmanlarıyla savaÅŸarak düÅŸünen bir adamdır. DüÅŸünen hiç bir insan tarafsız olamaz. Marks'ın da hataları vardır. Proudhon'u, Saint-Simon'u, Marks'tan daha çok severim. Sert, dövüÅŸken, haÅŸin bir adamdır Marks. Musevi asıllıdır ve bunun düÅŸüncelerine büyük etkisi vardır.
H.Aslan: "Otobiyografileri hep ÅŸüpheyle karşılarım. En masumları, ihtiyar nazeninler gibi aşırı bir tuvaletle çıkar tarih karşısına. Talleyrand doÄŸru söylüyor galiba: Dilin görevi hakikati gizlemektir."(Bu Ülke, syf.197) Sizin otobiyografiniz için de geçerli mi aynı ÅŸey?
Cemil Meriç: Benimki için geçerli deÄŸil. Çünkü hiç bir siyasi hareket içinde bulunmadım. Ailem ve çocuklarım için de öyle. Ä°lmî namusumu az çok muhafaza etmiÅŸimdir. Talleyrand bir politikacıydı. Tarihin en namussuz, en zeki adamlarından biridir. Talleyrand yükselmek istiyordu. Politikanın dili gizliliktir. Benim yükselmek gibi bir amacım olmadı.
H.Aslan: Mülkiyet karşısındaki tavrınız nedir? Daha önceki bir konuÅŸmanızda, "Ben Müslüman sosyalistim" demiÅŸtiniz. Bu sözünüz bana gençliÄŸinizin Tarık Mümtaz'ını hatırlatıyor. Onun 'Ä°slamî Sosyalizme DoÄŸru' adlı bir risalesini okuduÄŸunuzu belirtiyorsunuz.(Bu Ülke, BeÅŸinci Baskı, sf.29) Müslüman sosyalizmi pek itibar görmüyor bugün Türkiye'de.
Cemil Meriç: Sosyalizm Türkiye'de yaÅŸamak için Ä°slamî bir veçheye bürünmek zorundadır. Mülkiyet konusunda Saint-Simon gibi düÅŸünüyorum. Mülkiyet daima tahdit edilmelidir. Topluma faydalı olduÄŸu sürece yararlıdır. Yani herkes kendi zevki için tüketim yapamaz. Mülkiyet toplumundur. Onda, bizden önce gelenlerin de, bizden sonra geleceklerin de hakkı vardır.(4) Ä°slamiyet de sosyalizm gibi düÅŸüncede bir devrimdir.
H.Aslan: Stendhal eline kalemi alır, ilham gelmesini beklermiş yazarken. Siz nasıl yazarsınız?
Cemil Meriç: Özel bir merasime tâbi deÄŸildir. Ä°lham da beklemem.
H.Aslan: En belirgin özelliklerinizden biri, dil konusundaki hassasiyetiniz deÄŸil mi?
Cemil Meriç: Bir yazar olarak dili muhafaza etmeye çalışırım. Bu konuda titizim. Hayatımın manası bu.
H.Aslan: Türk SaÄŸ'ına ve Türk Sol'una tavsiyeleriniz nelerdir?
Cemil Meriç: Türkiye'de sol'un saÄŸlaÅŸması, saÄŸ'ın sollaÅŸması gerekir. SaÄŸla sol arasında büyük bir fark yoktur. Gurur dargınlıkları ve benzeri ÅŸeylerden doÄŸan ayrılıklar. Birbirlerine yaklaÅŸmalıdırlar.
H.Aslan: Ama bugün bunun tam tersi ortaya çıkıyor.
Cemil Meriç: Ben bu kutuplaÅŸmaya karşıyım. KutuplaÅŸma yobazlıktır.
H.Aslan: Üslubunuz efendim?
Cemil Meriç: Üslubum kendimdir. BenliÄŸim, bütün hüviyetimdir. Yazdıklarım kadar yazış biçimim de önemlidir.
H.Aslan: Åžiirin tornasından geçmiÅŸ bir düÅŸünürün üslubu diyebilir miyiz?
Cemil Meriç: Yıllarca ÅŸiir yazdım.
H.Aslan: Cemil Meriç, Türk nesrine Fransız sentaksını getirdi, deniyor, doÄŸru mu bu sizce?
Cemil Meriç: Olabilir. Fransızca'yla o kadar çok temasım oldu ki… Ben farkına varmadan bir etkisi olmuÅŸ olabilir Fransızca'nın. Edebiyata tercümeyle geçtim. Bir ÅŸuuraltı tesir.
H.Aslan: Yazılarınızı baÅŸka birine dikte ettiriyorsunuz. KonuÅŸuyorsunuz, yazılıyor. Yazılarınızda konuÅŸma cümleleri ağırlıkta. Dikte ettirmenizden mi geliyor bu özellik?
Cemil Meriç: Üslubum, kendim yazıyorken de, yani gözlerimin kapanmasından önce de böyleydi. Sanmıyorum.
H.Aslan: Üstadım, ÅŸiiri neden bıraktınız?
Cemil Meriç: SevdiÄŸim ÅŸairler vardı. PınarbaÅŸları tutulmuÅŸtu. Onlardan daha büyük olamayacağımı hissettim. Nazım, Yahya Kemal, Necip Fazıl. Halbuki, nesirde bana rakip olabilecek bir zirve yoktu.
H.Aslan: Aşka inanıyor musunuz?
Cemil Meriç: Elbette. Ä°nsanlar arasındaki biricik insani his, aÅŸk. Ä°nsanı insan yapan aÅŸktır.
H.Aslan: Kadınlara bakış açınız nedir?
Cemil Meriç: Büyük bir saygı ve sonsuz bir sevgi. Kadın erkekten daha yüksektir bana göre. Erkek kadın eÅŸitliÄŸi yoktur. Vazife taksimi vardır. Kadın vazifeleriyle üstündür. Fedakârlığıyla, sadakatiyle. Hayatımdaki önemli varlıklardan biri kadın, diÄŸeri kitap.
H.Aslan: "Bir kadınla yemeÄŸe mi çıkıyorsunuz" der Nietsche, "Sakın kırbacınızı yanınıza almayı ihmal etmeyin."
Cemil Meriç: Budala. "Ä°nsanın tanrı olmadığının tek belgesi göbekaltıdır" diyor bir yerde de. Küçüklük duygusundan ileri geliyor onun bu özelliÄŸi. Kadın bahsinde hiç bir zaman tatmin olmamıştır. Davet edildiÄŸi düÄŸünde, geline evlenme teklif eder. Salaktı hazret. Dâhi bir salak. Tam bir erkek deÄŸildi çünkü tam bir insan deÄŸildi. Farkında olmadığı bir zaafı vardı kadına. Delirdi zaten.
H.Aslan: Kadınlar bahsinde hayatınızdaki en büyük yeri iÅŸgal eden kadın kimdir efendim?
Cemil Meriç: Ölenlerden karım Fevziye, yaÅŸayanlardan Lamia. Karımı çok severim. Kırk yılın üzerinde bir beraberliÄŸimiz oldu onunla. Fevziye tam bir aile kadını, mükemmel bir anneydi. Daima rahmetle anarım. Sakin bir zevceydi. Roma'yı Roma yapan asil ve büyük kadınlardan biriydi. MenteÅŸoÄŸulları boyundandı.
H.Aslan: Lamia Hanım'dan sözeder misiniz?
Cemil Meriç: Son derece sevdiÄŸim ve son derece saydığım müstesna bir insandır. Ä°nsanlar arasındaki yerini bulamamıştır. Talihsiz bir izdivaç yaptı. Hz.Ebubekir soyundan geliyor. Son derece fedakârdır. Hastalığımda bana gösterdiÄŸi ÅŸefkat emsalsizdir. Ä°nsanlığın yüzünü aÄŸartan bir fedakârlık. Mükemmel bir hocadır. Hayatımın en mükemmel arkadaşı. Talihim benim. Karım öldükten sonra onun yerini ancak Lamia Hanım doldurabilirdi. Ä°ngilizce öÄŸrenimine dört yaşında baÅŸlamıştır. Ana mektebini ve Arnavutköy Kız Koleji'ni birincilikle bitirmiÅŸtir. Hasan Âli Yücel döneminde baÅŸarılı öÄŸrencilerin diplomalarını Roosevelt imzalardı. Diplomasında Roosevelt ve Hasan Âli'nin imzaları var. Çok mükemmel bir Ä°ngilizce hocasıdır Lamia. Tanpınar'ın öÄŸrencisidir. ReÅŸat Nuri ile akrabadırlar.
H.Aslan: Kızınız efendim?
Cemil Meriç: Kızım mükemmel ve emsalsiz bir evlattır. Talihim bu. Bedbahtlık içinde bahtiyarım.
H.Aslan: Ne tür müzikten hoÅŸlanıyorsunuz?
Cemil Meriç: Umumiyetle alaturkayı severim. SevdiÄŸim bir insanla dinlemeliyim müziÄŸi. SevdiÄŸim insanla birlikte dinlediÄŸim müziÄŸi severim. Ä°ster otobüs müziÄŸi olsun ister klasik. Farketmez. Türkülere özel bir zaafım yok. Ama sevdiÄŸim türküler de var.
H.Aslan: Hangileri mesela?
Cemil Meriç: Åžu anda sıralayamam.
H.Aslan: Şiiri bırakışınızın tarihini hatırlıyor musunuz?
Cemil Meriç: Acaba bıraktım mı? Söyleyemem ki bunu. Nesri ÅŸiir haline getirmeye çalıştım.
H.Aslan: Büyük yazar olmak için sizin hayat çizginize benzer bir yolu katetmek gerekir mi?
Cemil Meriç: Gerekir. Acılar insan ruhunu biliyor. Acı çekmeyen, insan olamaz.
H.Aslan: Sizin için demokrat diyebilir miyiz?
Cemil Meriç: Elbette evladım. Gerçek bir demokratım. Liberal ve demokratım.
H.Aslan: Yazılarınızdan birinde "DüÅŸüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede" yaÅŸadığımızdan söz ediyorsunuz.
Cemil Meriç: Evet. En kötü yanımız müsamahakâr olamayışımız. Herhalde MoÄŸollar'dan kalma bize.
H.Aslan: Liberal terimini hürriyet anlamında mı kullanıyorsunuz?
Cemil Meriç: Evet.
H.Aslan: Aydınlarımız konusunda söyleyecekleriniz var mı efendim?
Cemil Meriç: Bu konuda söyleyeceÄŸimi söyledim galiba. Türkiye'de aydın yoktur. Çünkü mesuliyet yoktur. Taşıma suyla deÄŸirmen döndürüyoruz.
H.Aslan: Bir denemenizde kitapları kadınlara benzetiyorsunuz. Neden başka bir varlığa değil de kadına?
Cemil Meriç: Hayatımda iki önemli varlık var: Kadın ve kitap. Ä°kisi de insan. Yani bunları teke irca edebiliriz. Kadın da insan kitap da insan.
H.Aslan: "Her kitapta kendimizi okuruz, kendimizle yatarız her kadında" diyorsunuz. Neden kendimizle yatarız her kadında?
Cemil Meriç: Kadınla bir parça bize yakın olduÄŸu ve bizi sevdiÄŸi için yatarız. Hayvanlar çiftleÅŸir; insanlar birleÅŸir, tekleÅŸir. Her insanda binlerce insan vardır. Kadın ve erkeÄŸin bir araya gelmesinde, bu binlerce insandan yalnızca birer tanesi birbiriyle kaynaşır ve anlaşır. AynileÅŸirler.
H.Aslan: Kitabı kadına benzeten baÅŸka bir düÅŸünür hatırlıyor musunuz?
Cemil Meriç: Hatırlamıyorum.
H.Aslan: "Bana okuduÄŸunuz kitapların en güzelinin hangisi olduÄŸunu soruyorsunuz, söyleyeyim: Annemdir" der Abraham Lincoln. Annenizden hatırınızda kalanlar neler?
Cemil Meriç: Muhterem bir hanımdı annem. Babamla akrabaydılar. Babamın dedesi Dimetoka müftüsüydü. Benim soyadım aslında Hocazâde'dir. Soyadı Kanunu'yla deÄŸiÅŸtirildi. Bu soyadı Hafız Ä°dris Efendi'den geliyor. Ä°lk mektebi bitirmiÅŸti annem. Çok zengin bir masal dünyası vardı ve masallar anlatırdı bana. Hassas bir kadındı. Bende de var aynı hassasiyet ve bu, annemin bendeki etkisidir.
H.Aslan: Zaaflarım diyebileceÄŸiniz özellikleriniz neler efendim?
Cemil Meriç: Çok. BaÅŸtan aÅŸağı zaafım. Lüzumundan fazla hassasım. Çabuk kızarım, çabuk darılırım, çabuk sevinirim. Okumaya düÅŸkünüm. Her insan gibi, belli bir ölçü içinde kadınlara zaafım var. BeÅŸ kardeÅŸiz. Ailenin yaÅŸayan tek erkek evladı benim. Bu yüzden biraz şımarık büyümüÅŸüm.
H.Aslan: SevdiÄŸiniz yemekler neler?
Cemil Meriç: Lamia'nın piÅŸirdiÄŸi yemeklerin hepsini severim. Bilhassa bulgur ve etle yapılan yemekleri. Bütün yemeklerini severim Lamia'nın. Ümit'in piÅŸirdiklerini de severim.
H.Aslan: Sigarayla aranız nasıl?
Cemil Meriç: On yedi yaşımdan bu yana sigara içerdim. Günde üç paket. Sonra bıraktım. Lamia'nın yüzünden tekrar baÅŸladım. En son olarak da hastalanınca bıraktım. Åžimdi içmiyorum.
H.Aslan: Lamia Hanım yüzünden?
Cemil Meriç: O içiyordu çünkü.
H.Aslan: Åžu anda seyahat etme imkanınız olsaydı hangi ülkede olmak isterdiniz?
Cemil Meriç: Fransa'da.
H.Aslan: Neden Fransa'da?
Cemil Meriç: En çok Fransız kültürüyle temas halinde oldum. Ä°nsanlarını severim. Altmış küsur yıldır Fransızca'yla uÄŸraşıyorum. Lamia'yla O'nun memleketi olan Åžam'a da gitmek isterdim mesela.
H.Aslan: Kitaplarınıza çocuklarınız hissiyle baktığınız oluyor mu?
Cemil Meriç: Fazlasıyla elbette. Onlar da çocuÄŸum. Kafamın gönlümün çocukları.
H.Aslan: Kitaplarınız arasında tercih yapabilir misiniz?
Cemil Meriç: Yapamam. Ancak "Hind Edebiyatı"nı çok severim. Sonradan "Bir Dünyanın EÅŸiÄŸinde" adıyla basıldı. "Bu Ülke"yi de severim. DüÅŸüncelerim tohum halinde "Bu Ülke"dedir. Hayatımın bütün tecrübesi…
H.Aslan: Yeni bir çalışmanız var mı?
Cemil Meriç: Evet. Yeni bir kitap hazırlıyorum. "Umrandan Uygarlığa"nın tersi, "Kültürden Irfana" olacak adı. "Umrandan Uygarlığa", geçmiÅŸten bugüne idi, yeni kitabım bugünden geçmiÅŸe. Ä°rfan biziz, kültür Avrupa. Batı'dan DoÄŸu'ya gibi bir ÅŸey.
H.Aslan: Benim sormadığım, sizin söylemek istediÄŸiniz bir ÅŸey var mı?
Cemil Meriç: Her cevap noksan. Cevaplamak ayıklamaktır. Ä°nsanlara verebileceÄŸim mesaj bu.