BCA Times
  ÖNE ÇIKAN HABERLER
  • <strong>Altın Kalem Ödüllü Yazar Metin ŞAHİN ile Röportaj</strong>
    Altın Kalem Ödüllü Yazar Metin ŞAHİN ile Röportaj
  • Kahramanmaraş’ta 7.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi
    Kahramanmaraş’ta 7.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi
  • Yazar Prof. Dr. Dr. Naim Derebaşı ile Röportaj
    Yazar Prof. Dr. Dr. Naim Derebaşı ile Röportaj
  • Yazar Rıdvan Serin ile Röportaj
    Yazar Rıdvan Serin ile Röportaj
  • Yazar İhsan Kutlu ile Röportaj
    Yazar İhsan Kutlu ile Röportaj
  • Yazar Ümmühan Yaşar ile Röportaj
    Yazar Ümmühan Yaşar ile Röportaj
  • Altın Kalem Ödülleri Sahiplerini Buluyor
    Altın Kalem Ödülleri Sahiplerini Buluyor
  • Hayatınızı Değiştirecek 20 İnanılmaz Paulo Coelho Sözleri
    Hayatınızı Değiştirecek 20 İnanılmaz Paulo Coelho Sözleri
  • Abdülhamid Han’ın Altın Saati Açık Artırmada
    Abdülhamid Han’ın Altın Saati Açık Artırmada
  • Berlin Indie Film Awards’tan ”Leyla Hanım” Filmine Ödül
    Berlin Indie Film Awards’tan ”Leyla Hanım” Filmine Ödül




YAZARLAR

Ayfer YÜKSEL / Yazar
Ayfer YÜKSEL / Yazar
Eklenme Tarihi: 11 Aralık 2017, Pazartesi 00:04 - Son Güncelleme: 11 Aralık 2017 Pazartesi, 02:30
Font1 Font2 Font3 Font4



”Ben”sizlikte Kaybolmak

 

Genetik ve çevresel etkiler ile oluşan kişilikler ve şekillenen karakterler aynı zamanda içinde bulundukları toplumu da beyinsel, duygusal ve hatta görsel anlamda ifade edeceğinden; oluşan kültürün seviyesindeki rahatsız edici unsurların telafisinde bireysel eksikliklerin temeline inip, sorunu kaynağıdan inceleyip, çözüm odaklı araştırmaları cesaretle öz eleştiri kapsamında yapabilmek toplumların çağdaş normlara ulaşabilmesindeki en doğru hamle olur bence.

 

“Biz” olmadan önce “biz”i biz yapan “ben”lerin kalitesini, “yok edici parazit” adıyla nitelendirdiğim akıl, eğitim ve bilim yoksunluğunda gelişen, edinilmek kaygısıyla, edinmeden, edinilmişlik mertebesindeki anlamsız, gülünç, sözlü veya şekilsel şovmenlik, tiyatrosal yeteneği olmadan Hamlet’i oynamak gibi cahil cesaretindeki bir soytarılıktır sadece.

 

Ve böyleleri!…

 

Değer bulma, kazanma, menfaatlenme, isimlenme, şekillenme, dahil olma, yanlızlıktan kaçma, kendi yaşam şekillerini onaylatma, hatta bu konuda diretme, kendisi gibi olmayanlara dayatma bencilliğinde…                                                                                                                                                                                                Bilimsiz, ilimsiz, okumasız, kalemsiz deftersiz, kitapsız, duyarsız, haksız hukuksuz, üstelik tembellikle oluşturdukları “ben”lerini saklama amacı ile taraf değil taraflar üretmekte…

 

Üstelik hadsizce!…                                                                                                                                                                           

Ülkem söylevlerinde yedi bölge bütünlüğünü “biz”miş gibi savunurken, milletin “biz”lerindeki halkları ayrıştırıp, taraf tarifinin dil, din, renk, ırk kavramının ötesinde yanlış ve doğru kapsamında yapılması gerektiğini görmemezlikten gelip, zekaları oranında “biz”cilik oynamaya ve bu yıkıcı zihinsel çelişkiyi topluma yerleştirmeye gayret etmekte…

 

Bir taraftan ben olmayı becerebilmenin tembelliğinde bahaneler üretirken, bir taraftan da sırtüstü yatıp “ Armut piş ağzıma düş” kaygısızlığında, avare toplumun neferi pişkinliğinde, güya aklı sıra insanlık yürüşünde ardını düşünmeden ön safları tutanlar, verebileceği bir fayda olmadan veriyormuşcasına görünmenin sahte hazzında, başkalarının yazdığı senaryoda kendini oyuncu hissettiren modernlik gösterisinde “ben”leri olmadan kendilerini “biz” sananlar; ne yazık ki bizi katletmeye devam etmekte…

 

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sloganıyla onurlandırılmış olmamıza rağmen, hala cumhuriyetin sunumuyla elde ettiğimiz mutheşem edinmişliği kanımsıyamamızdaki  beyinsel deforme; yarattığımız başın aslında bizim vücudumuza ait olduğumuzu ısrarla benimsememekte… Yani baş vücutsuz, vücut başsız bir şekilde olmaması gereken bir tapıcılıkla sahte yürüyüşlerde ülke seviciliği yapılmakta.

 

İnsanımızın tarifindeki olumsuzlukları sınıflandırırken amacım eleştirinin ötesinde, medeni bilinçlenmeye çözüm bulma çabası olduğundan; haddim çevçevesinde, belkilerin niyetinde, cümlelerimin birileri veya hiç olmazsa biri tarafında algılanıp, güçlü, akıllı, yapıcı, dünyalı bir “ben”in oluşumuna neden olabilmesi vazgeçmememiz gereken bir umut sadece…

 

Bu yüzden hala umudumuz varken işin uzmanı bilimcilere de saygımı sunarak aslında sayfalara sığmayacak çözüm odaklı önerileri biraz da edebiyatın süsüne sığınarak acılı tatlılı sunmak isterim.

 

  • Toplumları sen yaratıyorsun bu yüzden güçlü bir ben olmalısın…
  • Mum ışığında kalıp sadece mumun dibini izlemektense, bilimin ışığında tüm dünyayı tanımayı tercih etmelisin…
  • Tembellikten vazgeçmelisin, çünkü tembellik zamanı geldiğinde sana sunduğu hayvani rahatlığın bedelini gani gani ödetecek sana ve insani kişiliğini kaybedeceksin.
  • Bu ülke senin ama kendini sadece ülkenle kısıtlamamalısın, aynı zamanda dünyalı olmalısın… Allah dünyayı yaratırken ne devletler vardı ne de milletler.
  • Herşeyi ben biliyorum deyip utanılası bir gaflete düşme sakın. Bu senin sadece alt tarafı gördüğünü gösterir. Hele ki benim doğrularım saplantısına asla takılma. Çünkü onun adı “doğru” zaten. Ban asana tenezzül eder mi?
  • Hakkını bil. Ülke senin ise devlette sensin. Çünkü o seçilen, sen seçensin.
  • İlginç bir paradoks içinde olduğunu unutma bu arada. Devletinin harikalar yaratması da senin elinde. Çünkü devletinin kalitesi sensin.
  • Peki sen kaliteli misin?

 

  • Yani:

Zamanının içindeyken henüz;

Bensizlikte kaybolup gitme ki !…

“Biz“imiz doğru dürüst oluşabilsin.

 

 


» YAZARIN DİĞER YAZILARI


BU YAZIYLA İLGİLİ YORUM YAZIN