ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Güneş her zaman doğudan doğmaz…
Batıdan da batmaz…
Bazen de güneş hiç batmaz…
Abdulcelil Güven
Öyle bir gece ve gün geçirdik ki…
Allah bir daha böyle gün ve geceleri bu kahraman millete hiç yaşatmasın.
Bu milletin, yeni deyimle “genlerine” ben eskilerin ifadesini daha çok seviyorum “iliklerine” kadar işlemiş, toplumun her bireyince kabullenilmiş bazı değerleri vardır.
Ne yaparsanız yapın, ne oyun çevirseniz çevirin bunu değiştiremezsiniz…
Mesela ataya, büyüklere, tarihe, geçmişe, şehide saygı. Mesela inanmasa, ateist olsa bile, dine saygı. Hatta sadece kendi toplumunun dinine değil azınlıkların dinine de saygı. Mesela askere saygı ve sevgi… Mesela küçüklere sevgi… Mesela adalet, namus… Mesela tarihinde hiçbir milletin boyunduruğu altına girmemiş olan bu toplumun özgürlüğe ve demokrasiye şiddetle bağlı olması gibi…
Şimdi temcit pilavı gibi 15 Temmuz gecesi yaşanan alçaklığı, hainliği… FETÖ terörünün yaptıklarını… Bundan sonra beklenen olması muhtemel hainlikleri… Gizli servislerin gizli plan ve emellerinden bahsetmeyeceğim. Politika yapıcılar, akademisyenler, emekli paşalar, gazeteciler, olayı yaşayan kahraman asker ve vatandaşlarımız günlerdir bunlardan bahsediyor zaten…
Benim dem vurmak istediğim konu, üzerlerine gün batmayan o kahraman nöbetçiler…
Günlerdir Kısıklı’ da, Kızılay’ da, Alsancak’ da. Kadıköy, Taksim, Şahinbey’ de. Ardahan, Marmaris, Antalya’da… Daha bilemediğim yurdumun kaç ilinde ilçesinde uyumadan nöbet tutan… Üzerine güneşin batmadığı onlar için hep gün olan o demokrasi nöbetçilerinden bahsetmek istiyorum…
Artık yorgunluktan fenalaşıp 2 şişe serum yiyen “gardaş artık eve git dinlen” dendiğinde “bu 2 şişe serum beni 4 – 5 saat daha idare eder gideyim yerime nöbet tutacak birini bulayım öyle eve giderim” diyen yiğitlerle tanıştım bu nöbetlerde…
Asker ya da mahkûm ziyaretine gelir gibi babasını anasını görmeye gelen evlatlarla tanıştım ben bu nöbetlerde…
Gecenin sessizliğinde cep telefonunun ışığıyla Nazım, Necip okuyan, yemeğini, ekmeğini, suyunu paylaşan, kurduğu çadıra günlerdir girmemiş gençlerle tanıştım…
Kuran okuyup namaz kılan hacı anneler, Prof’ larla tanıştım. Sabah namazı dönüşünde “gençler sıcak börek yaptırdım buyurun burada yiyelim” diye sessizliği bölen cami imamının yüzündeki ışıkla tanıştım… Kot pantolonundaki modern derin yırtık nedeniyle üşüyen kız kardeşime üstündeki pardösüyü çıkarıp veren kapalı kardeşle tanıştım… Daha 4 gün önce fotoğraflarda çocuklarıyla gülümser ve mutlu bakan, Çengelköy de şehit düşen o muhteremin gül yüzlü eşiyle karşılaştım…
Bitmeyen ve bitmeyecek olan daha nice tanışlar var, önümden ve gözlerimden akıp giden daha nice kahramanlar.
Tanışmaktan ve karşılaşmaktan onur ve gurur duyduğum, anlatırken boğazımı düğümleyen yazarken gözlerimi dolduran klavyemi ıslatan nice şahsiyet ve anılarla tanıştım…
O kara geceyi aydınlatan şehitlerimizin ve gazilerimizin hakkını ödeyemeyiz o kesin de…
Ya bu tanıştıklarım, onların hakkını ödeyebilir miyiz? Eşinden, çocuklarından, kardeşlerinden, ana ve babalarından günlerdir ayrı duran. Vatan millet sevdalıları, demokrasi nöbeti tutan… Hiç güneş batmamış gibi hep gündüzü yaşayan, çevrelerine ışık saçan bu kahramanların hakkı ödenir mi?
Ne kahraman şehitlerin, ne kahraman gazilerin, nede bu kahraman nöbetçilerin hakkı ödenmez…
Onlardan biri olabilmek belki hafifletir üstümüzdeki bu hakkı ama yinede borçlu kalmamak lazım…
Ey güneşi batırmayıp hep günü yaşayanlar hakkınızı helal edin… Varsa hakkım benden yana helal olsun…
Her zamanki gibi KALIN SAĞLICAKLA.