ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Nigeh ya da Nigahdâr literal karşılığı gözlemek, gözcülük anlamlarını karşılasa da bu anlam, özünde hem felsefi hem de tasavvufi manaları içinde saklar. Bu kelime âlemi seyreden ve onun ardındaki özü ve yaratıcıyı anlamada bir vesile olmakla beraber, batıni düzlemde fizikötesini görmeye ayarlı üçüncü bir gözü de tarif eder. Kimi zaman da Şeyh Galip’te “zübde-yi âlem”dir. Yani kainatın gözbebeği olan insan. Aynı zamanda Başak Sayan’ın son kitabına verdiği isim.
Doğrusunu söylemek gerekirse şu kitabı yazan önceki yazılarımda bahsettiğim, duygu sömürücüsü, akıldan ve temkin düsturundan yoksun sayıklamaların sahibi isimlerden biri olsaydı dönüp yüzüne bile bakmazdım. Zira işin ticaretini yapanlar için din, mitoloji ve tasavvuf karması lafazanlıklar bulunmaz bir sermaye. Ama imza Başak Sayan’ın imzası olunca orada bir durmak gerek. Ben kendisiyle çocuk kitapları hakkında bir röportaj planı yaparken bu yazıyı kaleme almadan önce asistanı ile bu kitap üzerine de konuşunca planım bambaşka bir mecraya kaymış oldu. Daha kitabın tanıtımında bilime ve düşünmeye davet eden ifadeler bana ortaya konan eserin sahibinin Doğu Felsefesi ve Batı Felsefesine dair birikimini de yeniden sezdirdi. İnanç etrafında gelişen müthiş bir diyalektikle entelektüel birikimin birleştiğini daha en başta sezmemek mümkün değil.
Ben son dönemlerde entelektüel ortam itibariyle Ankara’nın İstanbul’dan bir tık önde olduğunu düşünenlerdenim. Ankara’nın böyle bir havası var bende. Bunu eski ismiyle GATA’da yedek subay öğretim görevlisi olarak görev yaptığım sürede daha iyi idrak ettim diyebilirim. Bir yıllık kısa bir sürede Ankara bu bağlamda bana çok şey kattı. GATA doğumlu bir asker kızı olan değerli Başak Sayan’ın hayat çizgisini biraz daha yakından incelediğinizde ondaki bilgiye, edebiyata, oyunculuğa olan bu susamışlığı ve hırsı görenler meselenin uzamsal zeminini daha iyi anlamış olacaklardır. Bahsini ettiğim bu görümeden sonra Ankara’daki dostlarımı aradım. Beni her gördüklerinde “kitap tavsiye et” diyenlere Sevgili Başak Sayan’ın Nigahdârı’nı fısıldadım. Şu son günlerde sözde tasavvuf merkezli hadiseler yüzünden tasavvuftan soğuyan yüzümü tekrar tasavvufa, Başak Sayan gibi sanatçı ve entelektüel kalemi ile din algısını evrensel ve kuşatıcı bir duyuşla ele alan birinden başkası çeviremezdi. (Tabi bu dönüş sadece edebi bağlamda ameli bağlamda değil.)
Bu arada kendisinin rahatsızlandığı haberini de almış bulunmaktayım. Kendisine çok acil şifalar diliyorum. Çünkü onun gibilerin daha çok işi var…