ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Küçük çocuÄŸuyla Buenos Aires sokaklarında fahiÅŸelik yaparak hayatta kalmaya çalışan genç bir kadının zorlu üç gününü izleyen “Alanis”, 65. San Sebastian Film Festivali’nde en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini kazandı. “Ä°nsani kırılganlıkları ve güçlü direniÅŸiyle ÅŸahane bir karakter yaratmış” sözleriyle genç Arjantinli yönetmen Anahi Berneri’ye övgüler düzen jüri baÅŸkanı John Malkovich, festival tarihinde ilk kez bir kadın yönetmene ödül vererek bir nevi tarih yazmış oldu. Ä°lk filmi “Un Año Sin Amor”la (2005) ödül ve övgülerle karşılanan Berneri’yle güneÅŸli bir San Sebastian namıdiÄŸer Donostia gününde tatsız mevzulara dalsak da moraller yerindeydi.
– Kadınlara ÅŸefkatiniz ve erkek egemen toplumlara dair dışlayıcı olmayan yaklaşımınızla tanıyoruz sizi. “Encarnacion” da 10 yıl önce burada Fipresci ödülü almıştı. Bu film nasıl ortaya çıktı?
Toplumda fahiÅŸelik ile insan kaçakçılığı ve ticaretinin aynı kefeye konulduÄŸunu keÅŸfettiÄŸimde çok ÅŸaşırdım, kafam karıştı. Kısa film önerisiyle elime geçen senaryoda da böyleydi. Devletin resmi araÅŸtırmaları da buna dayanıyor çünkü. Buenos Aires mültecilerin yoÄŸun olduÄŸu bir yer ve kadınlar maalesef fahiÅŸelik yaparak hayatta kalmak zorunda. Devlet onları kurban, buna zorlayanları da suçlu ilan ediyor ama çoÄŸu vakada gerçek suçlu bence devletin ta kendisi çünkü onlarla ilgilenmek ve bakmak zorunda. Suçluyu iÅŸaret ederek olmaz, çaresine bakmak gerek. Durum tespiti yaparak olmaz, politikacılar çözümle gelmeli, malum fahiÅŸelik kader deÄŸil.
– Alanis’in küçük oÄŸluyla sokakta kalması iç burucu ama asla acınası deÄŸil. Senaryoda dengeyi nasıl saÄŸladınız?
Kadın kendi bedenine sahip çıktığı sürece yıkılmazdır bence. Toplumsal algılar ve bakış kadını utandırma yoluna gidebilir ama siz güçlü durduÄŸunuz sürece kimse yıkamaz. Buna çok inanıyorum. FahiÅŸeliÄŸi romantize etmeye gerek yok ama aÅŸağılayamazsınız da asla! Bu hakkı size kimse veremez. Ä°kiyüzlülüÄŸün lüzumu yok. Hele ki sistem haz ve ceza üzerine kurulmuÅŸken bu iÅŸin ticaretine gizliden gizliye yürüdüÄŸü ve kurbanı yargılamaya kalkarken. BaÅŸroldeki Sofia Gala’nın gerçekten çocuÄŸu olan oÄŸluyla iliÅŸkisini olabildiÄŸince doÄŸal ve içten bir ÅŸekilde yansıtmak istedim.
– ‘Dünyanın en eski mesleÄŸi’ olarak tanımlanan bir mevzuyla nasıl baÅŸa çıkıyoruz sizce?
KimsekızkardeÅŸinin veya kızının bu iÅŸi yapmasını istemiyor, bu doÄŸal ama sıradan vatandaÅŸ maalesef anında kınamaya meyilli. Derneklerle konuÅŸtuÄŸumda kimileri fahiÅŸeliÄŸin yasallaÅŸmasını ve kanuni düzenleme getirilmesini istiyor, kimisi de karşı. Ama en fenası polis ve kanunun iÅŸin kurbanlarının peÅŸine düÅŸmesi ve hırpalaması.
– Kadın yönetmenlerin sayısının azlığı moralinizi bozuyor mu?
Maalesef rakamlar içaçıcı deÄŸil ama memleketim Arjantin konusunda en övündüÄŸüm ÅŸey kadınların öne çıkması ve her türlü zorluÄŸa raÄŸmen filmlerini yapmaları. Üstelik sayımız hiç de az deÄŸil. Lucrecia Martel gibi ÅŸahane bir örneÄŸimiz en baÅŸta geliyor. Erkek egemen dünyamızda kadınların iki kez çaba göstermesi gerekiyor ama dayanışmayla her ÅŸeyi aÅŸarız. Yeter ki sette kendimiz olalım, cinsel kimliÄŸimizden korkmayalım, hele ki sette erkek gibi davranmayalım. Kadın olmak, kendimiz olmak gerek.