ÖNE ÇIKAN HABERLER |
Fotoğrafçı önce fotoğrafıyla konuşmayı bilmelidir…
Ülkemizde dünya çapında başarılara imza atmış çok başarılı fotoğraf sanatçılarımız var. Ara Güler, Coşkun Aral, İzzet Kehribar, Mehmet Turgut, Nihat Odabaşı bunlardan bazılarıdır.
Doğru fotoğraf tavrı iki temel üzerinde yükselir, “yaşam” ve “doğa”… Kimi sanatçı doğrudan yaşamı seçer ve çeker, kimide sadece doğa üzerine yoğunlaşır… Her ikisini aynı çerçevede birleştire bilmek işte yetenek de bu…
Fotoğraf sanatına uzak birçok dostum ve arkadaşım hala fotoğrafı makinenin çektiğini sanmaktalar. Ne demiş usta sanatçımız Ara Güler; “En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.” Oysaki başarılı bir fotoğrafçı daha fotoğraf makinesini eline aldığı anda neyi çekeceğini kafasında çoktan çerçevelemiş ve baskıya vermiştir bile…
Bence fotoğrafın kanunudur; fotoğrafçı uygun anda uygun yerde bulunmayı bildiği an olmuştur. Bazen uygun yerdesiniz ama uygun an değildir. Bazen de şahane bir kare vardır karşınızda, an o andır. Ama yer orası değildir. Yani karenizi bozan birçok dış etken vardır. Mesela şahane bir sokak resmi yakalamışsınızdır, tarihi birçok öğe barındırıyordur. İşte bu güzel bir “an”dır. Daha çekerken fark edersiniz, çerçeveyi bozan bir çöp konteynırı, zamana uymayan bir otomobil, bir dükkâna iliştirilmiş tabela ya da bir elektrik direği canınızı sıkar. Günümüz teknolojisi ile belki photoshop gibi tekniklerle bunun önüne geçebilirsiniz. Ama bunun dışında başkaca yan etkenlerde vardır ki bu doğrudan “an” ve fotoğrafçının “yeteneği” ve “bakış açısı” ile ilgilidir. Işık doğru ışık mı, açı doğru açı mı, enstantane ne olmalı, hangi objektif kullanılmalı, diyafram ne olmalı vs… Şimdi fotoğrafın terimleri teknikleri veya elimizdeki makinenin özelliklerine yönelik atölye çalışması yapacak değiliz. Mesele de zaten tüm bu teknik bilgi ve yeteneği bir çerçevede birleştirebilmek.
Hemen, hemen her birimizin aklında iz bırakmış ödüller almış fotoğrafların şans eseri çekildiğine çok ender rastlanır. Çoğu zaman doğru yerde doğru anda olmak, uzun çalışma, tecrübe, yetenek ve sabrın sonucudur. Bende dâhil fotoğraf sanatı ile ilgilenen birçok kişi, içimize sinen bir anı çerçeveleye bilmek için bazen saatlerce tek bir nokta ve açıda beklemiş. Bazen de saniyeler içinde makinenin ayarlarına bakamadan beklide o anı çerçevelemek zorunda kalmışızdır. Yoksa zamanda tarihte önünüzden akıp geçecektir. Usta sanatçı J.H. Lartigue’in dediği gibi “Fotoğraf, geçmekte olan gerçek anın yakalanması” değil midir?
Fotoğrafçılıkta fotoğrafçı yol arkadaşını iyi tanımalıdır. Burada, tura ya da sahaya birlikte çıktığı fotoğrafçı arkadaşından bahsetmiyorum. Tabii onu da tanısa iyi olur. Asıl bahsettiğim şey makinesi. Fotoğrafçı makinesini iyi tanımalı, özelliklerini onunla birlikte neler yapabileceğini kavramalı. Ama bundan da önemlisi bakmaktan çok görmeyi, görüleni anlayıp anlatabilmeyi öğrenmelidir. Bunu öğrenebilmenin ve bu yeteneği geliştire bilmenin en iyi yolu ise ilgi duyduğunuz alana ve konuya yoğunlaşmaktan geçer.
Fotoğraf ve fotoğrafçılık donanım ve materyalleri nedeniyle belki pahalı bir uğraş ama bir o kadar da eğlenceli bir uğraş. Birde bu uğraş mesleğiniz olurda, bundan para kazanıyor olursanız, değmeyin keyfine. Fotoğraf sayesinde anılarınızı, zamanın belli bir kısmını, düşünce, fikir ve bakış açınızı sonsuza dek kaydedersiniz. Zaten fotoğrafın evrenselliği ve albenisi de bundan kaynaklanmaktadır. Aslına bakarsanız tüm bu özellikleri içinde barındıran, fotoğrafın kendisi bir yetenek değil mi sizce ?